29 Kasım 2008 Cumartesi

Ressamları Kıskandıracak Tablo Gibi Fotoğraflar


Uzakdoğu'da köylülerin günlük yaşamlarını görüntüleyen
usta fotoğrafçı
Teuku Jody Zulkarnaen
,ortaya tablo gibi
kareler çıkardı.Fotoğraflarında ışık ve sadelikle dikkat
çeken Zulkarnaen'in her bir karesi tek başına usta bir
sanatçının elinden çıkmış resim gibi.































































Hızlı ve güzel bir uyku için ipuçları

Hızlı ve güzel bir uyku için ipuçları

Hayatım boyunca gece uykusu ile ilgili problemim oldu. Çok çalıştığım için değil aksine çok düşündüğüm yada kafama bir şeyleri taktığım için. Halbuki gündüz ayaküstü çok uyuduğum olmuştur.

Öte yandan neredeyse seyretmeye çalıştığım filmlerin yarısını uykuya dalarak kaçırdım. Gerçi film bittiğinde sıçrayarak uyanıp asıl seyredenlere utanmadan film ile ilgili yorum yapmadımda değil hani.

Uykum gelmeden yatamadığım için bir sürü anlamlı anlamsız düşünce, kuruntu kafamda giderek büyür, hatta bazen kuruntularımı o kadar çok tekrar ederim ki kendimi inandırırım. Bu kısırdöngü böyle sürüp gider ve sonucunda DA uyumak giderek zorlaşır.

Ama artık öyle değil. Hem biraz kitaplardan, hem internetten hemde sağdan soldan gelen önerilerle uzun bir süredir rahat ve güzel uyuyorum. Bunları sizlerle paylaşayım ki belki içinizde benim gibi uyku problemi çeken varsa belki işine yarar;

  • Yatmadan önce minimum 30 dakika önce TV yada bilgisayardan kalkın. TV ve Monitör ışığının güneş ışığı kadar yoğun olduğunu biliyor musunuz? Siz böyle yaptıkça beyniniz henüz uyku vaktinin gelmediğini düşünecektir.
  • Süt için. Süt, içerdiği Tryptophan adlı amino asit sayesinde vücutta seratonin ve/veya beyinde melatonin salgılamasını artırıp beyin aktivitelerini yavaşlatır.
  • Yorgunsanız yatağa gidin. Eşiniz ile aynı saatlerde yatıp kalkmak iyi bir fikir olmayabilir. Eşiniz saat 21:00’de yatarken siz 23:00’de yatıyor olabilirsiniz. Sizin metabolizmanız 8 saat ile yetinirken eşiniz 10 saate ihtiyaç duyuyor olabilir. Eğer uykunuz gelmemiş ve yorgun değilseniz yatağa gitmeyin kitap okuyun, oyun oynayın.
  • Yatağınızı sadece uyumak için kullanın. (Seks’i unutmayalım) Kitap okuma yada TV seyretme yeri olarak kullanmayın.
  • Meditasyon. Öyle bacaklarınızı düğüm yapıp oturmanızdan değil rahatlamaya odaklanacağınız 5-20 dakikalık bir süre yaratmanızdan bahsediyorum. Özellikle uzun ve derin nedef almanızı öneririm. Nedeni her zaman yaptığınız gibi göğüs çeperinize kadar değil diyaframınıza kadar alıp, aldığınız sürenin 2 katı yavaşlıkta ve ağızdan geri verme yöntemini kullanın.
  • Gün boyunca egzersiz yapın. Yani tüm gün. Tüm gün, ofis egzersizleri yapabilirsiniz.

Kişiliğin parmaklarında


Trendy Dergisi

Kişiliğin parmaklarında
El parmaklarınızın kişiliğiniz hakkında bir çok gerçeği ortaya çıkarttığını biliyor musunuz?

Bir süre önce İngiltere’de piyasaya çıkan ‘The Finger Book’ (Parmak Kitabı) adlı kitapta, birçok özelliğimizin parmak yapısına ve parmak uzunluğuna bağlı olduğu ifade ediliyor.

İşte kitapta yer Alan ifadelerden bazıları;

Yüzük parmağı, işaret parmağından uzun olan;

- Hassas ve dışa dönük biridir.
- Risk almaktan korkmaz.
- Normal bir insana göre daha agresif olur.
- Müzisyenlik kabiliyetine sahip olur.
- Genelde solak olur.

- Futbol, Basketbol ve uzun koşu gibi spor dallarında başarılı olur.
- Hiperaktif ve anti sosyal olma ihtimali yüksek olur.

Yüzük parmağı, işaret parmağından kısa olan bir insan;


-Genelde bayanlarda görülür.
-İdari işler, ev dekorasyonu ve sağlık hizmetlerinde başarılı olur.
-Duygusal ve içine kapanık olur, korkuları ve kaygıları olur.
-Şizofren olma olasılığı yüksektir.
-Konuşarak etkileme kabiliyeti yüksek seviyededir.

BİRAZ TEBESSÜM :)

ZEKA
Küçük Temel'le arkadaşları sınıfta aralarında kim daha zeki diye tartışıyorlarmış.
Kucuk Temel:
"Ben çok zekiyimdur, uç aylıkken yürümeye başlamişum."
Ordan Dursun atlar;
"Sen habuna zekami diysun daa. Hacan ben üç yaşına kadar kendimi kucakta taşitmişum."
SINAV SORUSU
Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş.
Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar.
Hocada başlarında bekliyorken demiş ki,
"Bu mikroskoplarda lam'da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak"
Tabi hemen itirazlar, ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş.
Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş :

''Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış :
"Tanısana hadi, tanısana kim olduğumu"
PASAPORT
Amerika'da zencinin biri, pasaportunu kaybetmiş. Aksilik bu ya, o gün de
Türkiye'ye uçacakmış. Kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasin mi!

Hemen almış yerden,
bir bakmış ki Leanardo Di Caprio'nun pasaportu. "Ne olursa olsun," demiş ve
şansını denemeye karar vermiş. Çıkarmış Leonardo'nun fotoğrafını, kendi
fotoğrafını yapıştırmış. Uçmuş Türkiye'ye. Atatürk Havalimanı'nda görevli
gümrük memuru Temel'in Karşısına geçmiş.

Temel, almış pasaportu; adamın ismine bakmış:
"Leonardo Di Caprio"; fotografa bakmis ; bir zenci adama bakmış; ayni zenci.

Birkaç şaşkın bakıştan sonra öbür masaya seslenmiş: "Ula Cemal, bu Titanik batmış miydi, yanmış miydi"

MİLYONDA BİR RASTLANABİLECEK OLAY


İki yüzlü kedi görenleri şaşırtıyor

Avustralya'da doğan iki kafalı kedi yavrusu bir kafası ile beslenip, iki kafasıyla miyavlıyor.

Avustralya'da dünyaya gelen yavru kedi herkesi şaşkınlığa uğrattı. Milyonda bir rastlanabilecek olay Avustralya'nın güneyinde bir veterinerde meydana geldi.

Veteriner George Huber ve hemşire Louisa Burgess'ın yaptırdığı doğumda gri - beyaz renklerdeki iki kafalı kedi güçlükle dünyaya geldi.

12 yıllık veteriner Huber, meslek hayatında ilk kez çift başlı yavru kedi gördüğünü belirtti.

Swan Veteriner kliniğinde meydana gelen doğumda talihsiz kedi ilk üç yavrusunu rahatlıkla dünyaya getirdikten sonra güçlük çekmeye başladı. Veteriner ve hemşireyi şaşkına çeviren iki kafalı kedi yalnızca bir kafasıyla besleniyor ama iki kafadan birden miyavlıyor.

Embriyonun gelişimi sırasında meydana gelen bir deformasyon nedeniyle çift kafalı olarak dünyaya gelen kedinin ilk geceyi atlatmasının yaşamasına dair olumlu bir işaret sayıldığı belirtiliyor.
İki kafalı kedilerin milyonda bir görüldüğü belirtilirken diğer hayvanlarda özellikle yılan ve kaplumbağalarda bu tür deformasyonların sıklıkla görüldüğü belirtiliyor.

ÇEŞME DE GÜN BATIMI, SAKIZ ADASI MANZARALI.............

20 KASIM 2008 - FENERBAHÇE TAKVİMİ

www.fbc1907.net

Dunyanin gercek yasalari :))

Dünyanin gercek yasalari:

> WILLOUGHBY YASASI

> Birine bir makinenin calısmadigini kanıtlamaya

> calisirsaniz makine o anda calısacaktır.

> ANDREW YOUNG YASASI

> Eger 100 isadamı yasal olmayan bir is yapmaya

> karar verirlerse,o iş yasal olur.

> AXWELL'IN CIKARDIGI SONUÇ

> Eğer havayı soluyabiliyor ama suyu içemiyorsanız

> geri kalmış bir ülkedesinizdir. Oysa, suyu

içebiliyor ama havayı soluyamıyorsanız

kalkınmış bir ülkedesinizdir.

> MURPHY'NIN 4 NOLU OLCUTU

> Ne zaman bir isi yapmaya karar verirseniz, o anda

> yapmanız gereken bir baska is cikar.

> LOFTA'NIN GOZYASLARI

> Hic kimse sizi kendinizi iyi hissettiginiz zaman

> terketmez.

> MURPHY'NIN 5 NOLU OLÇUTU

> Her cozum beraberinde yeni sorunlar getirir.

> FANT YASASI

> Bir eliniz dolu iken diger elinizle kilitli bir

> kapıyı açmak zorunda kaldığınızda, anahtar

kesinlikle elinizin dolu olduğu taraftaki

cebinizdedir

Gonderenin Notu: Yukaridaki Fant yasasi kesinlikle dogrudur.Tecrube ile sabittir. J S.K.

> MONLY'NIN KURALI

> Mantık, yanlıs sonuca ozguveninizi yitirmeden

> sistematik bir biçimde ulaşma yöntemidir.

> MURPHY ILKESI

> Iyi bir yanlıs yapmanın her zaman bir yolu

vardır.

> GOODWIN'DEN HATIRLATMA

> Gozle gorulen elestirilmeye mahkumdur.

> FULTON'UN YERÇEKIMI YASASI

> Dusen bir nesneyi sakın tutmaya çalısmayın.

> Birakin düssün, daha az zarar görecektir.

> CAMPBELL YASASI

> Ne kadar az is yaparsanız, isleriniz o kadar

yolunda gider.

> KOVAC'IN YASASI

> Telefonda yanlıs numara cevirdiginizde, asla

meşgul çalmaz.

> ANONIM BIR YASA

> Beklenmedik bir yerden gelen para, beklenmedik bir

> harcamaya gider.

> MURPHY'NIN ONARIM KONUSUNDAKI YASASI

> Ufak bir arızayı gidermeye calısırken, daha

> önemli bir arızaya neden olursunuz .

Gonderenin Notu: Bu da dogrudur. J S.K.

> ONEMLI INSANLAR KURALI

> Buyuk hayranlık ve saygı duyduğunuz insanların

> derin düsüncelere daldıgını gordugunuzde,

olasılıkla ögle yemeginde ne yiyeceklerini

> düşünüyorlardır.

> YASENEK'IN GÖZLEMI

> Opusen insanlar birbirlerine o kadar yaklasirlar ki,

birbirlerinin hatalarini goremezler.

> ARLEN YASASI

> Bir yerden ayrilirken, insanların size ne kadar

> iyi davrandiklarini görmek çok ilginçtir.

> MURPHY YASASI

> Bir isin ters gitme olasiligi varsa, kesinlikle

> ters gidecektir.

> MURPHY'NIN 2 NOLU OLÇUTU

> Her is düşündüğünüzden daha uzun sürer.

> MURPHY'NIN 3 NOLU ÖLÇÜTÜ

> Birkaç işinizin birden ters gitme olasılığı

> varsa, kesinlikle size en

> çok zarar verecek iş ters gidecektir.

Gonderenin Notu: Aynen J S.K.

21 KASIM 2008 - FENERBAHÇE TAKVİMİ

www.fbc1907.net
www.fbc1907.net

KARACİĞER YAĞLANMASI

Karaciğer yağlanması için en önemli bitki deve dikeni tohumudur. Bunu aktardan temin ederek kullanabileceğiniz gibi, eczanelerde satılan tabletini de alabilirsiniz. Eğer bitki olarak kullanmayı tercih edip aktardan alırsanız;kullanacağınız kadar (bir tatlı kaşığı) tohumu havanda hafifçe ezdikten (kabukları çatladıktan ) sonra bir cezve veya benzerinde bir su bardağı suyla ocağın üstünde 2-3 dakika KAYNATIP üstüne bir çay tabağı kapatarak ılınınca yemeklerden yarım saat önce tüketebilirsiniz.

KBC Baskani Da Artik Fenerbahceli


KBC Cumhurbaşkanı da artık “Fenerbahçe Kulübü” üyesi


Arsen Kanoko ve Turgut Gür

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye-Rusya İş Konseyi Başkanı Turgut Gür, Kabardey Balkar Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Arsen Kanoko’ya Fenerbahçe Kulübü’nün 100. yılı nedeniyle çıkarılan altın madalyayı hediye etti.

Turgut Gür yaptığı konuşmasında, Arsen Kanoko’nun futbolun gelişmesi için çok yararlı çalışmalar yaptığını söyledi ve “Ben sayın Kanoko’nun Rusya Federasyonu içinde birinci ligde oynayan ‘’Spartak Nalçik’’ takımını desteklediğini, ilgili spor kulübüne çok paralar harcadığını biliyorum” dedi.

Madalya ile birlikte Cumhurbaşkanı Arsen Kanoko’ya madalyanın büyük bir maketi, Fenerbahçe Kulübü’nün arması ve kendi isminin yazılı olduğu 10 numaralı forma da hediye edildi.

KBC Cumhurbaşkanı Kanoko da “Şimdiye kadar bir takımım var ve ona yardımcı oluyordum, artık ikinci bir takımım daha oldu. Bundan sonra Fenerbahçe takımına da yardımcı olmak görevlerimiz arasındadır” dedi.

Cumhurbaşkanı Arsen Kanoko, Türkiye-Rusya İş Konseyi Başkanı Turgut Gür’e verdiği hediyeler ve gösterdiği nezaketten dolayı teşekkür etti.

Haber: Adıge Psalhe Gazetesi


23 KASIM 2008 - FENERBAHÇE TAKVİMİ

www.fbc1907.net
www.fbc1907.net

22 KASIM 2008 - FENERBAHÇE TAKVİMİ

www.fbc1907.net
www.fbc1907.net

Fenerbahçe:4-Galatasaray:0 Goller

4 gol, 55 MG. mpg formatinda.
http://rapidshare.com/files/166646590/Fenerbah_e_4_-_6alatasaray_0.rar

4 gol ve 3 direkten dönen top

http://www.dosya.tc/fb4-0gs.rar.html

24 KASIM 2008 - FENERBAHÇE TAKVİMİ

www.fbc1907.net
www.fbc1907.net

DNA sentezi sırasında P miktarı

DNA sentezi sırasında P miktarı nasıl değişir?
benim bildiğim nükleotitler DNA ve RNA sentezine girmeden ATP, GTP, CTP
yapısındadır. ve öncelikle P larını kaybederler daha sonra zincirleri
oluştururlar. o halde öncelikle zincir oluşmadan önce her nükleotit için iki
fosfat açığaçıkar. ve serbest fosfat miktarı artar.
ancak sorularda hep azalırı alıyor neden?

****************************************
öss mantığında olayı şöyle düşünürüz, önce azotlu organik baz ile
şeker birleşir buna nükleozid deriz. sonra nükleozide 1 P eklenerek
nükleotid elde ederiz. bu nedenle atp veya gtp den değil sıfırdan
nükleotid sentezi şeklinde düşünürüz. ÖSS mantığında ATOP dışındaki
GTP veya CTP yoktur. müfredat kitaplarında geçmiyor....

2 adet video Kalp Krizi ve Ölüm

Body Story serisinin diğer 2 videosu..
Vatana millete hayırlı olsun...Her yerde yayınlayabilirsiniz.

1-Kalp Krizi
http://uploaded.to/?id=l1fhjv
Bu video da kalbin çalışma sistemini ve dolaşım sisteminin amacını
anlayabilirsiniz.

2-Yaslilik ve Ölüm-Shut Down
http://rapidshare.com/files/166466224/yaslilik_X_vid_by_mikail13.avi....

bscap000.jpg
59K Görüntüle İndir

bscap030.jpg
43K Görüntüle İndir

bscap002.jpg
32K Görüntüle İndir

bscap029.jpg
39K Görüntüle İndir

Soru-Biyoloji












cevap d
a maya özütü enzim içerir enzimler hücre dışında da etkindir doğru
b olay etil alkol fermentasyonu çıkan gaz CO2 dir. doğru
c CO2 asit etkisi yapar şöyleki CO2+H2O----- H2CO3 karbonik asit fenol
kırmızısı sarı renk alır .doğru
d kapta su derişimi değişmez etil alkol fermentasyonunda su
kullanımıda su çıkışıda görülmez. yanlış
e olay etil alkol fermentasyonu ise alkol çıkışı olur doğru

Beyin Enerjisi

Enerjinizi kullanmayı öğrenin

Prof. Yıldız Batırbaygil


Beyin öyle bir güçtür ki..


Kafadan geçen her düşüncenin Allah katında bir talep olduğuna inanıyorum

iyi şey ister güzel şeyler düşünürseniz cevabı aynen öyle gelir ,

Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.

Trafik kazasından korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla yola çıkar ve
hep bunu beyninizde kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka şoföre kaza
yaptırırsınız ama arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız varsa eğer sakın
araba kullanmayın…

Çocuğuna aşırı korumalı ana ve babalarının çocuklarına hep bir
şeyler olur yani biri bir taş atsa bile gelir sizin çocuğunuzun kafasını bulur o zaman siz
şunu düşünürsünüz –onu kollayıp korumasam hep başına olumsuz şeyler geliyor –
Neden acaba ? Bu tıpkı (yumurtamı tavuktan çıkar, yoksa tavuk mu)'yu andırmıyor mu?

Öyle mutsuz bir toplum olduk ki birbirimize günaydın diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde
hep olumsuz olaylar konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk,
işler nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini
söylüyoruz, hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yni dostlarla da sohbetin
güzelliği , keyfi kalmadı.Hep para olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para
isteyecekmiş gibi.Aynen devam edin, neyi YOK diyorsanız, onu YOK etmeye devam edin,
sürekli şikayet edip etrafa olumsuz ve zavallı görünerek her şeyin bereketini kaçırın,
ayrıcada bu kadar mızırdanma sonunda dostlarınızı da kaçırdığınızı fark edeceksiniz.

Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin şartlanmaya görsün hangi
hastalıktan korkup ,çağırıyorsanız size onu getirir.

Sürekli param yok deyen insanlar paralarının bereketini öyle kaçırırlar ki bir gün gelir
birde bakarlar gerçekten paraları bitmiş ama bu bitiş ani çıkan hesapta olmayan mecburi
harcamalarda olabilir, sağlığa harcanması gereken miktarlar da olabilir.

Allah zaten verilen nimetlere şükretmesini bilmeyen kullarından bu nimetleri bir müddet sonra almaya başlar.

Çevrenize bakın örneklerni çok göreceksiniz.

Gelin bundan sonra Nasılsın diyenlere
ÇOK İYİYİM ÇOK ŞÜKÜR demekle işe başlayın…….

Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.

Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz
sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.

Yeni bebeği olmuş bir anne eğer sıkıntıları varsa veya olumsuz bir kişiliğe sahipse lütfen en olumlu olduğunda bebeğini kucağına alıp onu çıplak tenine deydirsin. Eğer bebeklerinizin huzurlu ve sağlıklı bir bebek olmasını istiyorsanız onu sakin kavgasız gürültüsüz ve pozitif birortamda büyütmeye çalışın,

Kızgınken, sinirliyken kucağınıza almamaya çalışın ve ona sınırsız sevginizi gösterin. Öpün koklayın ve bilin ki bu günler çok çabuk geçecek ve bilin ki çok çabuk büyüyorlar. Bazı anne ve babalar çocuklarını çok sevdikleri halde bunu ifade edemez ve gösteremezler.
Neden ? Ne zaman göstereceksiniz? Tanrı'nın verdiği bu armağana sevgiyi en güzel şekilde
göstermemiz bir şükür ve teşekkür değil mi ?

Beyin öyle bir güçtür ki , insan beyin gücünü kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin. Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır. Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir. Size tıp kitaplarına girmiş bir olayı anlatmak istiyorum,

Et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor. İşçiler vagonları temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu temizlerken diğer işçi o vagonu boş sanıp kapısını dışardan kilitliyor. Biraz sonra tren hareket ediyor, ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor. Kapalı kalan işçinin vagon kapısı açıldığında işçinin donarak öldüğü görülüyor. Fakat bir bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani dondurucuya geçirilmemiş. Ama kapalı kalan işçi bunu bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen donmanın şartlarını hazırlayarak, donmanın tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor.

Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin .Bazı insanlar vardır, hep konuşurken daha yaşasam 1-2 sene daha yaşarım diye konuşup sık sık bunu tekrar ederler ve kendilerine adeta bir ölüm zamanı belirlerler. Ben bu laftan çok korkarım ,eğer bunu inanarak söylerlerse beyinlerini öyle bir şartlarlar ki , öyle bir kurgularlar ki gerçekten dedikleri zamanda ölürler. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun ki uzun yaşayabilesiniz. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Ne doğru bir laf değil mi?

Dün bitti. Dünün tekrarı yok aynı rüyalar gibi.

Yarın, hiç bilmiyoruz, iyi şeylerde olabilir kötü de .

Ama şu anımı biliyorum,ayağım kırık bu yazıyı yazıyorum ama eşim yanımda çocuklarım sağ ve ben bu yüzden dünyanın en mutlu insanıyım ve yarınımı da bilmediğim için bu anımı en iyi, en keyifli ve en pozitif şekilde değerlendiririm.

Bilmediğim bir geleceği düşünerek de bu anımı zehir edemem.

Siz de böyle yapın ve hayatınızı birbirine karıştırmamak kaydıyla 3'e bölün.

Dün, bugün,yarın diye…

Biz ani stresleri çok severiz.

Çünki ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur.

Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.

Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız,

hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.

Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon ,kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.

Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki ?

Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli.

Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.

Başka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın.

Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar.

Ben evde sokakta bile hep iyilik diler ve hayır için dua ederim

Saygılarımla,

ELMA SİRKESİ

Doğanın bizlere sunmuş güzellik iksirlerinin yarattığı mucizeler tartışılmaz.

Elma sirkesi de bu mucize iksirlerden biri: Etkili bir antiseptik olduğu gibi baş ağrılarını geçiriyor, sivilceleri yok ediyor, nasırlardan kurtarıyor ve hatta kilo vermenize bile yardımcı oluyor.

Elma sirkesinin cilt rahatsızlıkları, kadın hastalıkları,mide rahatsızlığı, güneş yanığı, baş ağrısı, yaralanma, soğuk algınlığı ve ateşli hastalıkların tedavisinde kullanması, çok eski medeniyetlere kadar dayanmakta. Yıllardır pek çok kişi tarafından yararları bilinen elma sirkesinin son mucizesi ise zayıflatma özelliğinin bulunması.

Elma sirkesi düzenli olarak kullanıldığında sindirime yardımcı olup, kilo vermenizi kolaylaştırıyor. Sabahları kahvaltıda, içine 1-2 kaşık elma sirkesi ve 1 kaşık bal karıştırılmış bir bardak ılık su, uygun bir rejimle birlikte kullanıldığında düzenli kilo kaybetmeyi sağlıyor.

Elma sirkesinin yararları :

Akne tedavisi: Su ile seyreltilmiş elma sirkesi ile yüzünüzü temizleyin ve su ile durulayın. Elma sirkesi hem cildinizi yumuşatacak,hem de antiseptik özelliği ile akneye neden olan mikropları öldürecektir.

Boğaz ağrısı:
Anjin ve streptokok dahil olmak üzere tüm boğaz ağrılarında, 1 bardak suya katılan 1 kahve kaşığı elma sirkesi ile saat başı yapılacak gargara rahatlatıcı bir çözüm.

Ciltteki lekelere : Dörtte bir litre suya, üç çorba kaşığı elma sirkesi ekleyip, kaynayıncaya kadar ısıtın, ateşi kısın. Başınıza bir örtü örtüp, yüzünüzü buhara tutun. Yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi ile yüzünüzü silin. Haftada iki kez tekrarlayabilirsiniz.

Migren:
Bir tasa eşit miktarda su ve elma sirkesi koyup kaynatın. Altını kısarak yüzünüzü buhara tutun. Bu şekilde 3 dakika kadar soluk almanız, migren ağrılarının yok olmasını sağlayacaktır.

Yorgunluk ve uykusuzluk: 1 litre suya 3 yemek kaşığı elma sirkesi ve bir fincan bal ilave edin. Her gece yatmadan önce 2 yemek kaşığı için. Uykusuzluğunuzun ve yorgunluğunuzun kaybolduğunu göreceksiniz.

Kaşıntılar: Böcek ısırmalarına, kurdeşene bağlı kaşıntılarda, arı sokmalarında ve cilt çatlaklarında, sorunlu bölgeye sürülecek elma sirkesi rahatsızlığı giderecektir.

Mide bulantısı: Mide bulantısının önüne geçmenin yolu; ılık elma sirkesine bir bezi batırıp sonra sıkmak ve bu bezi midemizin üstüne yerleştirmektir. Bez soğudukça ılık bir bez ile işlem tekrarlanmalıdır.

Sivilceler: Sivilceler için, su ile seyreltilmiş elma sirkesiyle yüzünüzü silin ve durulayın. Elma sirkesi akneye yol açan mikropları öldürür.

Varisler: Varislerin yol açtığı ağrıdan şikayetçiyseniz, sirkeli bir bezi bacaklarınıza sarın ve 30 dakika bekletin. 30 dakikalık süreyi bacaklarınızı yukarı kaldırarak geçirin. Bu işlemi sabah-akşam tekrarlayın.

Nasırlar: Bir dilim bayat ekmeği elma sirkesine batırıp nasırlı bölgenize koyarak gece boyunca orada tutun. Sabah uyandığınızda sertliğin kaybolduğunu göreceksiniz. Bir başka yol ise ılık suyun içine yarım bardak sirke koyup, yarım saat nasırlı bölgeyi bu suda bekletmek ve sonra bir havlu ile kurulayıp ponza taşı ile bölgeyi ovuşturmak...

Kepeksiz saçlar : Saçlarınızı yıkadıktan sonra, son durulama suyuna elma sirkesi ekleyin. Saçlarınızın kepekten arındığını ve parlaklaştığını göreceksiniz.

Varisli damarlara : Bir bezi elma sirkesine batırıp, sıkın.Sirkeli bezi varisli bölgenize sarın ve 30 dakika kadar bekletin. Bekleme süresi içinde bacaklarınızı yukarı kaldırarak dinlendirin.Bu işlemi sabah-akşam tekrarlayın.

Zayıflamak için : Bir bardak ılık suya bir-iki kahve kaşığı elma sirkesi ve bir kahve kaşığı bal ekleyip, karıştırın. Uygun bir rejimle birlikte kullanıldığında, düzenli kilo vermenize katkı sağlar.

Neden Sürekli Esneriz

Neden ağzımız kurur, gözümüz seğirir ve midemiz guruldar? İşte yanıtları...

Vücudun günlük hayatta verdiği çok basit belirtiler aslında bazı hastalıkların belirtisi

İngiliz Tıp Uzmanı Egan’ın kitabında bu belirtiler “vücudun alarm sinyalleri”

SAĞLIK konularında araştırmaları ve kitaplarıyla tanınan İngiliz Tıp Uzmanı Jacqueline Nardi Egan, insan vücudunun verdiği tepkilere göre pratik bir teşhis kitabı yayınladı. İşte vücutta görülen sorunlar, sebepleri ve pratik çözümler:
Aşırı derecede ince saçlar: Protein ve demir eksikliğiniz var.

Saçlarda beyazlama: Alyuvarlarınızda azalma var. B12 vitamini takviyesi yapın.
Aşırı derecede saç dökülmesi: Stres, fiziksel travma ve ameliyat sonrasında normaldir. Bakteriyel enfeksiyon geçirirken de saçlar çok dökülebilir. Yaşlılıktan da kaynaklanır ama çok fazla mayonez veya çiğ yumurta tüketiyor olabilirsiniz.

Kuru saçlar: Tiroid bezlerinizin iyi çalışmadığı anlamına gelir.

Gözlerin altında çöküntü: Uykusuzluktan kaynaklanır. Ama egzama ve alerjide de gözlerin altı kararır.

Göz çevresinde sarılık ve derinin büyümesi: Kötü kolesterolün veya yüksek kolesterolün habercisidir. Ayrıca kalp hastalıklarının da erken habercisidir.

Göz kanlanması: Ya çok ağlıyorsunuz ya da gereğinden fazla kan sulandırıcı hap kullanıyorsunuz.

Göz seğirmesi: Stresten veya çok fazla kafein tüketiminden olabilir. Ya da bilgisayar karşısında çok fazla zaman geçiriyorsunuz.
Kulak kızarması: Migren habercisidir.
Kulağın aşırı derecede kirlenmesi: Aşırı derecede yağsız gıdalar tüketiyorsunuz.
Kulak kaşıntısı: Egzama habercisidir. Yada iç kulakta enfeksiyon oluştuğunun göstergesidir.
Koku alma duyusunun kaybedilmesi: Yaşlılıkta normaldir. Ama Çinko eksikliğini gösterir. Ayrıca genç yaşta görülmesi beyin tümörü habercisi olabilir.

Kuru ağız: Çok tuzlu yiyorsunuz veya çok fazla alkol tükettiniz. Bununla birlikte çok fazla tuvalete çıkıyorsanız veya sürekli bir açlık hissediyorsanız diyabet hastası olabilirsiniz..
Ağız tadının yitirilmesi: Yaşlanmada normaldir... Yada A ve B3 vitamini eksilmeniz veya dişlerinizde bir problem var.

Ağızda sürekli ıslaklık: Hamile olabilirsiniz.
Çenenin ses çıkarması: Esnemeyle birlikte yaşanması normaldir. Ancak her zaman oluyorsa kulak içinde iltihap olduğunu gösterir
Çenenin zor açılması, yeme
zorluğu: Cilt kanseri veya ağız kanseri habercisi olabilir.

Sürekli esneme hali: Yorgunluktan ve can sıkıntısından kaynaklanır. Fazla anti depresan kullanıyor olabilirsiniz... Ayrıca doku sertleşmesi habercisi olabilir.
Vücudun uyuşması ve titremesi: Sara ve migren habercisidir. Uzuvların uyuşması ise doku sertleşmesi habercisidir.

Midenin guruldaması: Sindirim sistemininizin iyi çalıştığını gösterir. Ama gastrit ve bağırsak gibi hastalıkların da habercisi olabilir.
Aşırı geğirme: Süte karşı alerjiniz olabilir. Mide ve Kolon kanseri habercisi de olabilir.

Dünya Afetsel Küresel Tufana Hazirlanmali, Rus Bilim Adamlari Uyariyor

20 Kasim 2008

MOSKOVA. (Andrei Kislyakov, scientific commentator, for RIA Novosti)

Dünya jeoloji toplulugu gezegenimizdeki bugünlerdeki sismik aktivitenin gelmekte olan sey ile karsilastirilamayacagi uyarisini yapiyor.

Son üç yilda, örnegin Pakistan düzinelerce depremle çarpildi. Mart 2005'te 80,000 kisi oradaki molozlarin altinda öldü. 30 Ekim'de, son kez doga hareketlendi, yüzlerce kisi öldü. 2004'ün sonunda Asya'daki tsunamide binlerce insan boguldu. Çin ve Afganistan da son zamanlarda depremlerle sarsildi.

Son yillarda gezegenimizi süpüren bu dogal afetler, dünyanin sadece politik degil, iklimsel bir istikrarsizligin oldugu bir çaga girdigini gösteriyor. Birçok bilim adami – biyolog ve çevre bilimciler – Dünya üzerindeki afetsel iklim degisimi için insan irkini suçlamaya egilimli. Süphe yok ki, sanayi aktivitesi nedeniyle olusan sera etkisi küresel isinmada önemli bir rol oynuyor, ama göz önüne alinacak baska nedenler de var.

Dünya kendi ekseni etrafinda daha yavas dönüyor. Uluslararasi Dünya Dönüs Servisi son yillarda 24 saatlik gün uzunluguna ikinci bir ekleme yapti.

Moskova Enerji Enstitüsü'nden profesör Igor Kopylov'a göre, gezegenin – devasa bir elektrikli makine – enerji dengesinin bozulmasinin ana nedeni budur. O 2004'te bakis açisini ifade etti. Kopylov, Dünya'nin küresel degisimin ilk asamasina girdigine ikna oldu. Dünya'Nin manyetik alaninin zayiflamasi ilk kez 20 nci yüzyilin baslarinda kaydedildi ve dönüs hizinda sürekli bir azalis 1980 lerin ve 1990 larin basinda kaydedildi. Dünya'nin dönüsü yilda bir saniye yavasladigi zaman, muazzam miktarda isi saliverildigi tespit edildi. Bu isi, insanin sanayi aktivitesiyle saliverilen enerji hacminin yüzlerce katidir.

Dünya'daki tüm süreçlerin kozmik döngülere ve ayrica Günes Sistemi'nin Galaksimizdeki pozisyonuna bagli olarak isledigini kabul edersek, o zaman insanlik bir baska Büyük Tufan ile yüzlesiyor olabilir.

Dünya'yi da kapsayan Günes Sistemi Galakside spirallenen eliptik yollarda seyahat eder. En büyük spiral için döngü zamani 200 – 210 milyon yildir ve küçük galaktik döngüleri belirleyen en küçük spiral için, 26,000 yildir. Buna uygun sekilde, bir döngünün yarisi 130 yüzyil sürer. Bu periyot neredeyse son Tufan'in tarihine denk geliyor, son tufanin olusu gerçekti. Incil'in ki dahil bir çok insanin mitleri ve efsaneleri olayi kaydetti.

Tufan tam olarak MÖ 11,100'e tarihlendirildi. Eger Dünya üzerindeki uygarlasmis toplumun 400,000 yildir gelistigini kabul edersek, o zaman bu periyot 30 büyük tufan gördü ve bizler otuz – birinci tufanin baslangicina tanik oluyoruz.

Kozmik döngüler insan standartlarina göre o kadar devasa uzunluktadir ki, insanlarin yasamina çok az etkisi vardir, ancak galaktik döngünün aktif baslangiç asamasi uygarligin gelisimi için çok önemlidir.. Rus bilim adamlarinin görüsüne göre, Dünya su siralar kendisini kesinlikle döngüde bu noktada (galaktik döngünün baslangicinda) buluyor.

Elektrikli makine "Dünya gezegenin"deki geçisle ilgili süreç üç asamaya bölünebilir. Ilk asama sirasinda (300 - 500 yil sürüyor) ters akimlarin (elektrikli makineler yasasina göre) yönünde göreli olarak hizli bir degisim, Dünya'nin manyetik alanini degistirir, Kuzey manyetik kutup Artktik Okyanusun dogu bölümüne kayar. Dünya'nin manyetik alanindaki bu degisime, okyanus sularinin ve atmosferin dolasimindaki degisimlerin neden oldugu kuvvetli manyetik firtinalar, depremler ve felaketsel atmosferik olaylar eslik eder.

Manyetik alandaki degisim, Dünya'nin ozon tabakasinda degisimlere yol açar, bu da degisen radyasyon seviyeleri nedeniyle biyosferin gelisiminde ani siçramalara neden olur. Gezegenin ortalama sicakligi yükselirken, buzullar çözülmeye baslar, dünyadaki okyanus seviyelerini yükseltir.

Geçisle ilgili periyodun ilk "sicak" asamasi en kisa ve en aktif olandir. Bu periyot gezegenin göreli olarak hizli fren yapmasina ve küresel isinmaya yol açan muazzam miktarlarda isi salivermesine tanik olur.

Ikinci asamada, manyetik alan stabilize olur, dengelenir. Dünya yavasça dönüs hizini artirir ve elektrikli makine "Dünya" normal hizina yakin bir hiza yeniden döner. Dönüsün artan hizi soguk bir dönem getirir, buzullar tekrar kütlelerini kazanirlar ve okyanuslar eski hacimlerine dönerler.

Üçüncü asamada, geçisle ilgili periyot sona erer, Dünya'nin hizi sabitlenir ve gezegenin enerji dengesi önceki binyilin kosullarina geri döner.

Son Büyük Tufan'i takip eden insanlar Dogu'dan Bati'ya göç etmeye basladi. Simdi Dogu'dan büyük bir göç görecek miyiz?

© 20 Kasim 2008 EU and US all rights reserved.

http://www.whatdoesitmean.com/index1168.htm

Sorcha Faal

sorchafaal@fastmail.fm

(Çeviri: Saffet)

Mermi ve Su..

Mermi ve Su..

Filmlerde saldırıya uğrayan kahraman hemen suya dalar. Peki bu gerçekten kahramanı kurtarabilir mi? Kurşunun işlememesi için ne kadar derinlere dalmalıdır?

Evet kurtarır. Hem de kahramanın kurtulması için bir kaç santimlik derinliğe dalması yeterli olabilir. Sinema filmlerinde abartıldığı sanılan bu garip gerçek aslında bilimsel olarak da formüle edebilecek bir fiziksel gerçeğe yani maddelerin yoğunluk oranına dayanıyor.

SU HAVADAN 700 KEZ DAHA YOĞUNDUR
Herhangi bir ortamda yol alan nesne bir direnç ile karşılaşır ve bu kuvvet hızını keser. Su gibi yoğunluğu fazla olan ortamlarda, bu direnç kuvveti havadan daha büyüktür. Su havadan 700 kez daha yoğundur. Mermi üzerindeki direnç kuvveti, hızın karesi ile ölçülür ve aynı zamanda hareket halindeki gövdenin yüzey alanı ile orantılıdır.

Bu bilgilerin ışığı altında kurşunun hareketinin denklemini kurabiliriz. Bu da hızının azaldığı mesafeyi verir. Bu formülü kurmak için merminin kütlesi ve boyutu, suyun yoğunluğu ve direncin katsayısı gerekir.

Hızı saniyede 300 metre olan tipik bir mermi için suda yavaşlayacağı derinlik birkaç metredir. Dolayısıyla yüzeyden 3 metre derinliğe dalmak yeterlidir.

BİR KAÇ SANTİM DALMAK YETERLİ

Eğer kötü adamlar suyun kenarından ateş ediyorsa, esas çocuğun birkaç cm derine dalması yeterlidir, çünkü mermi küçük bir silahtan çıkar mermi su üzerinde sektirilen taş gibi seker gider. Eğer kötü adamlar uçaktan ateş ediyorsa, kurşunlar suya daha dik bir açıdan geliyordur. Bu durumda bile.50 mm zırh delen bir kurşun suda ancak 30 cm'ye kadar işler.

sokrates ten bir söz üzerine düşünmek

sokrates ten bir söz üzerine düşünmek


herkese sevgiler...

"Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir."
Sokrates

İnsanoğlunun asla vazgeçemediği, ruhunda var olan iki tip heyecan vardır: İnanmak ve İnkar etmek isteği. Katı inancın budalalığı ile inkarcılığın tehlikesi arasına sıkışıp kalmış insan mantığı günümüzde o kadar büyük bir tehdit altında kalmıştır ki tarafsız, objektif bakış açısını kazanmış gözler her geçen gün hızla azalmaktadır. Oysa büyümenin, gelişmenin, ruhu rahatlatmanın tek yolu sakin bir mantık ve aklıselim davranışlardır.
Hepimiz içgüdülerimiz gereği bazı inançlara sahibizdir. Bu inanç içgüdüsü bize aidiyet duygusunu ve güven hissini getirir. Ama bir gerçek vardır ki bu duygular fanatizm ve çıkarcılığa dönüştüğü anda insanı körleştirir ve geriletir. Pek çok konu ile ilgili çok ciddi çarpışmalar yaşanan bir ortamda yaşıyoruz. Konsantrasyon yeteneğimiz, öğrenme arzularımız, bilgi dağarcığımız gittikçe daralıyor. Ne gariptir ki bilgi ağının bu kadar geliştiği bir çağda, elektronik verinin delirmiş hızıyla yer gök bilgi kaynarken biz kendimizi birbirini tekrarlayan dizilere, facebook´taki aplikasyonlara, msn´deki sanal kişiliklere, ünlülerin makyajına, jipine adamış durumda yaşıyor, gelişmiyor, bilmiyor sadece nefes alıyoruz. Lise çağlarının diktatör ders sisteminin üstümüzde yarattığı bir takım sendromlarla Sanat Tarihi, Fizik kanunları, Mitoloji, Müzik, Coğrafya ve bilumum doğru anlatıldığında büyüleyen konular, korku filmine dönüşüyor, ergen kompleksini bir türlü üstümüzden atamıyoruz. Ergen çağında kalmış kişilikler ise inanç ve inançsızlığın en koyu bölgesinde top atışı yaparak toplumu her geçen gün geriye götürüyor. "İnanıyorum" veya "İnanmıyorum" diyebilmek için savunulan konunun uzmanlık sertifikasını almış, iki kere de üstünden geçmiş olmak gerekir ki ben şu ana kadar çılgın gibi okumama, araştırmama rağmen henüz neye ne kadar inanacağıma karar verebilmiş değilim. Vereceğimi de pek sanmıyorum. İnsan ne kadar öğrenirse o kadar çetrefilli yollara giriyor ve inancın anlamı bir o kadar da önemsizleşiyor. İnanç yerini bilgiye bırakıyor ve aidiyet korkusu azalıyor.
Ruhun anlaması için bilgiye ihtiyacı vardır. Televizyonda pek çok konuda uzmanlaşmış kişileri dinlerken çoğunlukla hayal kırıklığına uğradığım nokta da bu oluyor zaten. Dayandıkları temelleri tezlerinde iyi savunamayan insanlar kaybetmeye mahkumdur. İyi savunmak için de o konu ile çok derin bilgi ve araştırma gereklidir ki kültür savaşını kazanma şansımız olsun. Gerçeklerle inançları karıştırmak konuyu saptırmaktan başka hiçbir sonuç getirmiyor. Bizler artık gerçekleri değil inançlarımızı konuşur olduk. Herkes her şeyi en iyi biliyor ve karşısındaki hiçbir şey bilmiyor. Bu tarz görüntüleri seyredenler ise demagoji savaşını kim kazanırsa onun bildiğini düşünüyor ve konu kapanıyor, kimse fikir üretemiyor, başkalarının fikirlerini kendi fikirlerimiz sanar halde yuvarlanıp duruyoruz.
Esas olan orta yoldur.
Açık fikirlilik gerçeğin tek anahtarıdır. Bu meziyet ise kültür ile kazanılır. Evet öyledir ama neden git gide kapanıyoruz o zaman? Neden öğrenmek bu kadar zor geliyor?
Ülkemizin bilgili, eğitimli bir nesle çok ihtiyacı var. Öyleyse bu ülke topraklarında yaşayan herkesin bir takım görevleri var. Bu ülkeyi yönlendiren büyüklerimiz her ne sektörde çalışırsa çalışsın gençlerini dinlemeli, eğitmeli ve yerini bırakacağı tertemiz bir nesil ile yarışmak yerine eğitmelidir. İnandığı her ne ise o inancı değil gerçeği anlatmalı, seçimlerine saygı göstererek açık fikirli olmayı göstermelidir ki bu zincir devam etsin. Yol gösterilmeye ihtiyacımız var. Hem de çok..

Epilepsi (Sara Hastalığı)

EPİLEPSİ ve TOPLUM DERNEĞİ
Epilepsiye (Sara Hastalığına) Olan Önyargının Aşılması İçin Birlikte Çalışalım

Merhaba
Epilepsi ve Toplum Derneği Resmi web sayfası yeni yüzüyle yayındadır.

"Epilepsiye olan önyargının aşılması için beraber çalışalım" sloganıyla yola çıkan Derneğimiz web sayfası ile epilepsi olanlara, yakınlarına ve konuya duyarlı kişilere yönelik bir paylaşım ortamı sunmaktadır.

Aşağıdaki linki tıklayarak sizde sitemizi ziyaret edebilir, katılımda bulunabilirsiniz.
www.epilepsi.org.tr

Lütfen nöbet geçiren birini gördüğünüzde;
Öncelikle sakin olun, hastanın yanından ayrılmayın, yardıma gerek varsa başkasını gönderin!


Soğan, kolonya vb. şeyler koklatmayın! (Bu müdahale halk arasında doğru olarak bilinse de son derece yanlıştır.)
Hastanın hareketlerini durdurmaya VE/VEYA engellemeye çalışmayın !
Hastayı güvenli bir yere yatırın veya alın !
Sıkı giysileri varsa giysilerini gevşetin (kravat, kemer gibi), şayet takıyorsa gözlüğünü çıkartın!
Asla ağzına bir şey sokmaya veya koymaya (örneğin dişlerini sıkıyorsa açmaya veya su vermeye ) çalışmayın! Çene ile ilgili zorlayıcı hareketler zararlıdır!
Nöbetinin bitmesini bekleyin! (Nöbet bitmeden bir araca koyarak hastaneye taşımaya çalışmayın.)

Kasılma ve titreme 7 dakikanın üzerinde olursa ya da nöbet arka arkaya devam ederse mutşaka bir ambulans çağırın!
Unutmayın!
Doğumdan ölünceye kadar herkes heran epilepsi olabilir. Tabi "ben yada yakınlarım hiç kaza geçirmeyeniz başımıza hiç darbe almayız" diyorsanız o başka.
Bu nedenle konuya duyarsız kalarak daha sonra epilepsi olduğunda çaresizlik yaşayanlardan olmayın. Bunun örneklerini sıkça yaşamaktayız.
Bu Maili Mümkün Olduğunca Çok İnsana Göndermeniz Son Derece Önemlidir.
Bu şekilde konu hakkında daha fazla insanın bilgilenmesinde sizin de katkınız olmuş olacaktır.

Sağlık ve Huzurla Kalın

İzleyiciler

Blog Arşivi