25 Kasım 2009 Çarşamba

WindowsXp yi Tamir (Acemiler icin)

Windowsunuz Artik eskisi gibi stabil calismiyor , ve mavi ekranlarla, donup kalmalarla sikca muhatap olmaya basladiniz , aklinizda da Format Atmak var, ama durun bakalim Formattan önce yapilabilecek seyler var.

Bu asagidakiler benim gibi System Restore yi daima devre disi birakanlar ve Norton Ghost gibi Image alma yazilimlarini kullanmayanlar icindir.

Ayrica Cd yi takip Repair komutu vermekten de nefret ediyorum, birkac defa ise yaramadi. Sistemim okadar Hantallasti ki Dosya acmak icin bile 15-20 sn bekler olmustum.

1.Öncelikle Windows sistem dosyalarini kontrol ettirip bozulanlar varsa yeniletelim: Windows Xp Cd nizi Takin Windows kurulum ekrani cikacaktir, bu ekrani kapatalim

Start ---- Run--- deyip sfc /scannow yazarak Ok deyin ve beklemeye baslayin .

2. RegSeeker , adli yazilimi indirip tüm registry kayitlarini taratalim ve buldugu tüm hatali kayitlari birgüzel silelim.

3. Norton Windoctor 2005 Norton Windoctor 2005 , Programini indirip birkez de bununla taratalim ve Registry kayitlarini bir kez daha düzelttirelim. ( www.kitapgibi.com a tesekkürler)

windoctor yerine Advanced WindowsCare V2 Pro kullanabilirsiniz. ilacı

4. Üsttekiler ise yaramadi Ama haala format atmamakta kararliyiz devam ozaman :

Takalim Win XP Cd mizi ve Cd den Boot edelim

"R" Repair komutunu R ye basarak secelim

Geridönüsüm konsoluna geldik, Admin Passworumuz sorulduktan sonra DOS benzeri bir ekranla karsilasacagiz

Simdi sirasiyla asagidaki komutlari verelim:

CD\

cd windows

cd system32
cd config
ren software software.bak
ren system system.bak
cd c:\windows\repair
copy software c:\windows\system32\config
copy system c:\windows\system32\config
exit

Boot ettikten sonra Yepyeni bir windowsXP ye sahip oldunuz Hayirli ugurlu olsun. Fakat su an Windows u yeni Kurmus oldugumuz icin Hicbir Porgram calismayacaktir O nedenle Start --- Programs ta calismayan nekadar program varsa gidip C dizininden ( veya vindowsunuz hangisindeyse ) ProgramFiles ten Bu calismayan Programlarin Klasörlerini tek tek silme niz gerekecek. (Formatsiz vindowsun da bu zahmeti olsun canim), Böylece Tüm datalariniz yedeklemeye bile gerek kalmadan kurtarildi.

Futbol ve seksin benzerlikleri...

Futbol ile seks arasında bir kıyaslama yapılsaydı nasıl olurdu acaba? Hiç bu kadar benzer yönünün olduğunu düşünmemiştiniz herhalde.

• İkisinde de pozisyon zenginliği esastır.

• İkisinde de çamurlu ortam sevilmez.

• İkisinde de motivasyon neticeyi etkiler.

• İkisinde de çocuklar problem olur.

• İkisi de şifreli kanaldan yayınlanır.

• İkisini de duş paklar.

• İkisinde de skor önemlidir.

• İkisinin de magandası çekilmez.

• İkisinde de ofsayta düşülür.

• İkisinde de 'ilk kez milli' olunur.

• İkisinde de frikik vardır.

• İkisinin icrası için de tesis gereklidir.

• İkisi de nadiren ertelenir.

• İkisinin de profesyoneli köşe olur!

• İkisinde de belli bir yaştan sonra jübile gereklidir.

• İkisi de ısınma hareketleri gerektirir.

• İkisinin de paralı yapılanında menajerlik sistemi vardır.

• İkisinde de sakatlık riski vardır.

• İkisinde de arkadan müdahale ceza gerektirir.

• İkisinde de deplasman korkusu yaşanır.

• Tek bir farkla, futbolda elle oynamak yasaktır, diğerinde serbest.

İnsan olmanın kuralları

1.Vücudunuz olacak.

Sevseniz de, sevmeseniz de hayatiniz boyunca o vücuda sahip olacaksiniz.

2.Hayattan dersler alacaksiniz.

Hayat adina gayri resmi bir okula yazilacaksiniz. Bu okulda her gün çesit çesit dersler alacaksiniz. Bazi dersleri sevecek, bazilarini gereksiz bulacaksiniz.

3.Hatalar deðil, aldiðiniz dersler önemli olacak.

Büyümek demek, denemek ve yanilmak demektir. Yani deneyler yapmak. Basarisizlikla sonuçlanan deneyler de en az basariyla sonuçlanan deneyler kadar önemlidir.

4.Bir ders ögrenene kadar tekrar edilecek.

Ders, siz ögrenene kadar çesitli sekillerle karsiniza çikacaktir. Onu ögrendikten sonra ikinci derse geçilecektir.

5.Hayattan alinan derslerin sonu yoktur.

Hayatin hiç bir dönemi yoktur ki ders alinmasin. Yasadigimiz sürece ögreneceksiniz.

6."Orasi" "buradan" daha iyi diye bir sey yoktur.

Size göre "orasi" olan "burasi" haline geldiginde, "buradan" daha iyi görünen "orasi" olacaktir.

7.Diðer insanlar sizin aynanizdir.

Sizin kendinizle ilgili sevdiðiniz veya nefret ettiðiniz bir seyi yansitmadiði sürece baska birinin herhangi bir seyini sevmeniz yada nefret etmeniz mümkün deðildir.

8.Hayatta ne bulduðunuz size baðlidir.

Ýstediðiniz kaynaklara ve araç gerece sahipsiniz. Bunlarla ne yapacaðiniz sizin bileceðiniz is. Seçim size aittir.

9.Yanitlar içinizde saklidir.

Hayatta karsiniza çikacak sorulara yanitlari kendi içinizde bulabilirsiniz. Tek ihtiyaciniz dikkat etmeniz dinlemeniz ve güvenmeniz.

10.Bütün bunlari unutacaksiniz.

11.Ýstediðiniz zaman hatirlayacaksiniz.

Nezleyi önleyen reçete

nacak bazı yöntemlerin yaygın olarak görülen nezleyi önleyeceği veya hafifleteceği bildirildi.


Nezleyle başa çıkamamamıza rağmen, onu önleyen veya hafifleten önlemler alınabileceğini ortaya koyan uzmanlar, nezlenin en çok yaşandığı bu mevsimde, 10 maddelik bir önlem reçetesi hazırladı. Uzmanlar, bu önlem reçetesini şöyle sıralıyor:

- Ayakları sıcak suda bekletmek: Her gece dayanabileceğimiz sıcaklıktaki suda ayaklarımızı 15 dakika bekletelim.
- Çiğ yeşil soğan yemek: Yeşil soğanı ince ince doğradıktan sonra diğer sebzelerle birlikte salata yaparak yiyelim.
- Tuzlu suyla ağzı çalkalamak: Her gün sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa öğünlerden sonra tuzlu suyla ağzı çalkalamak, ağzın içindeki mikropları temizler.
- Soğuk suyla yüzü yıkamak: Yüzümüzü soğuk suyla yıkarken, burun deliklerini de birkaç defa yıkayalım.
- Burnun iki yanına masaj yapmak: Orta parmaklarımızla burun deliklerinin iki yanına 10 kez bastıralım. Bu, hem nezleyi önlemeye hem de burnun tıkanmasını engellemeye yardımcı olur.
- Kola ve zencefil haşlaması: 20-30 gram taze zencefili ince ince doğradıktan sonra, kolayla birlikte kaynayıncaya kadar haşlayalım. Zencefilli sıcak kola, gribi önlemede çok etkili olur.
- Buhar çekmek: Nezle ilk başladığı zaman bardağa kaynar su dökelim ve bardaktan çıkan buhara karşı, su soğuyana kadar derin nefes alıp verelim. Bu işlem günde birkaç defa yapıldığında burun tıkanıklığına iyi gelir.
- Fön makinesini şakaklara tutmak: Nezle olacağınızı hissettiğinizde, fön makinesini şakaklarınıza 3-5 dakika tutmak ve bunu günde birkaç kez tekrarlamak, sizi rahatlatır ve iyileşme sürecini hızlandırır.
- Dövülmüş sarımsak ve bal: Aynı miktarda dövülmüş sarımsak ve balı karıştırdıktan sonra ılık su eşliğinde her defasında bir kaşık içelim. Günde 4-6 kez alınan dövülmüş sarımsak ve bal gribe karşı çok etkilidir.
- Susam yağıyla yumurta: 50 gram ısınmış susam yağına bir yumurta kırılır ve üzerine kaynar su dökülür ve bu karışım sıcakken içilir. Sabah ve akşam günde iki kez olmak üzere 2-3 gün devam ettirilen bu işlem, nezle sonrası öksürüğün giderilmesine yardımcı olur.

__._,_.___

SİGARA

SIGARA

SİGARAYI BIRAKTIKTAN SONRA NELER OLUYOR...

Sigara bırakmanın faydalarını anlatan ve çoğunlukla "buğun kendinize bir iyilik yapıp sigarayı bırakın" klişesiyle sunulan haberlerde sigarayı bırakmanın vücuda olumlu etkilerini bir zaman çizelgesiyle vermek adettendir. Çizelgede, sigarayı bırakmanın 20 dakikadan 15 yıla uzanan zaman diliminde vücuda ne gibi olumlu etkiler yaptığı anlatılır.


Bu yıl da 9 şubat Sigarayı Boykot Günü münasebetiyle karsıma çıkan çizelgede söylendiğine göre, sigarayı bıraktıktan 8 saat sonra tansiyon ve nabız normale donuyor, 24 saat sonra kalp krizi riski azalıyor, 1 ay sonra öksürük kesiliyor, 10 yıl sonra akciğer kanseri riski ortadan kalkıyor, 15 Yıl sonra cillop gibi olunuyor.


Bir seferinde bir arkadaşımda gaza gelip sigarayı bırakmış, ama ne yazık ki çizelgede bahsedilenlerden daha farkı şeyler hissetmiş. Simdi o garip sigara bırakma döneminde arkadaşımın tuttuğu günlüğü sizlerle paylaşıyorum.


BİRİNCİ DAKİKA
Sevgili günlük,
Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası tiksinmeme rağmen nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedeceğim. Simdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sağlıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.


SEKİZİNCİ SAAT
Sevgili günlük,
Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale donuyormuş. İnanır misin, bunu hissediyorum sanırım. Tamam,tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim,ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman'ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adini takti. "Oğlum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika olduğunu söyledi, meğer sekiz saattir uyuyormuş. Yavşak iste, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde uç kez normale dönemeyeceğine göre benim kazancım ne bu isten? Demek ki, savası erken bırakmayacaksın. Yoksa Teoman itinden ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bak icaz....


ONUNCU SAAT
Sevgili günlük,
Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçtiğini duymuştum. Hiç de değilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım acilmiş, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yemeğin üzerine sigara içmeyeceğim.


ON BİRİNCİ SAAT
Acaba azaltarak mi bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirdeği alayım, oyalanırım.


ON ÜÇÜNCÜ SAAT
İki saattir aralıksız kabak çekirdeği yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu: "abı bu çekirdeğe elini sürünce bırakamıyorsun."


ON DÖRDÜNCÜ SAAT
Kabak çekirdeğini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme isteği uyandı. Çöpe attığım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teoman mis. "Sağlığında yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha attı. Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmamı bekliyor demek ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk isim sigara paketinin olduğu cop torbasını evden atmak.


ON YEDİNCİ SAAT
Sevgili günlük,
Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki cop torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı götürmüş. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladığı ve kilo aldığı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?


YİRMİ DÖRDÜNCÜ SAAT
Sevgili günlük,
Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena değil ha, ne dersin? Teoman'ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından söz ettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdeği alayım.


İKİNCİ GÜN
Sevgili günlük,
Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluc kösesinin yarısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkıları"nah ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundan sonra o dükkanın önünden geçemem.


ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük,
Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Buğun biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari...


DÖRDÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük,
Dun ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktuğum basıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karsı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karsıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson tabağı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. Kız kaçmaya başladı, ben de peşinden koşuyorum. Bir ara ağzımdan köpükler çıktığını far kedince durakladım. Elimdeki tabağı çöpe atıp eve dondum. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.


BEŞİNCİ GÜN
Bu sabah İstikbal' den çek-yat gelecekti, öğlene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. Istikbal'i arayıp siparişi iptal ettim, Yataş'ı var Mobella'sı var canim, banane yani...


ALTINCI GÜN
Sevgilim aradı, bana çok kızgın olduğunu söyleyip bir çuval zır yaptı. Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karsımda fosur sigara içmesin mi? Dumanı suratıma üflediğinde çaktırmamaya çalışarak içime çekmeye çalıştım.Ulan özlemişim be...


YEDİNCİ GÜN
Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel'da Timsah Avcısı diye bir kavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır ısırıyor, bu gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş. Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'i açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Sut içip uyumaya karar veriyorum, sut şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-kaç-la-mı-yo-rum. Mecburmuyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz eşşoğlueşşekler sizi be! Aksam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayışsız var ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun değildi de "sigarayı bıraktığından beri kilo aldın laf koca göt" de yince dayanamayıp kafa attım Teoman'a. Yapmasam iyiydi.


SEKİZİNCİ GÜN
Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemediğini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabi verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka değiştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.


DOKUZUNCU GÜN
Sevgili günlük,
Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmediğimi far kettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terletti. Alçak kadın, Manyaklaştığımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirdeğinin bokunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.


ONUNCU GÜN
İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden söz etmiştim. Ben iki yöntemi birleştirip hem marka değiştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.


ON BİRİNCİ GÜN
Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani...


ON İKİNCİ GÜN
Bugün gazetede Amerika'da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını değiştirmekten falan da bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.


ON ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgilimi ve Teoman'ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir sure daha görüşmek istemediğini söyledi. Ağzımdan köpükler çıkarken koşturduğum sahneyi unutan. Ağlıyormuş. Hakli kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda gecen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarin aksam buluşmaya karar verdik.


ON DÖRDÜNCÜ GÜN
Teoman'la ocak başına gittik. İçtiğim sigaraları saymadım. Teoman'ın da dediği gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sana ne?


ON BEŞİNCİ GÜN
Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayacağım sözünü verince geri dondu. Elveda günlük, bir daha isim olmaz seninle.

KÜRESEL ISINMA 48

G Ö L L E R İ M İ Z
KÖYCEĞİZ GÖLÜ - GAVUR GÖLÜ

SULAK ALANLARIMIZIN ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE TAHRİBİNDE SIRA BU İKİ GÖLÜMÜZDE.
KÖYCEĞİZ'İN BİR ÖZELLİĞİ DE; DÜNYADA " AYAKLI GÖL " OLARAK TANIMLANAN VE SADECE 7 ADET BULUNAN GÖLLERDEN
BİR TANESİ OLMASI. AYRICA NESLİ TÜKENMEKTE OLAN " NİL KAPLUMBAĞASININ " DA YAŞADIĞI BİR SULAK ALAN.
YANİ BİR DÜNYA MİRASI.
ANCAK AŞAĞIDA KISA ÖZETİNİ OKUYACAĞINIZ NEDENLERLE GÖLE HAK ETTİĞİ ÖNEM VERİLMEMEKTE,GÖL ÇEŞİTLİ TEHLİKELER İÇİNDE
VARLIĞINI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞMAKTADIR.

GAVUR GÖLÜ'NE GELİNCE; O DA SITMA HASTALIĞI MÜCADELESİ VE TARIM ALANI KAZANMA ÇALIŞMALARINA KURBAN
EDİLMİŞ BULUNMAKTADIR.
GÖÇMAN KUŞLAR ŞİMDİLİK GÖLDEN GERİYE KALAN KÜÇÜK BİR BÖLÜMDEN YARARLANMAKTA,KURUTMA İŞLEMİ
TAMAMLANINCA KENDİLERİNE YENİ BİR SULAK ALAN BULMAK ZORUNDALAR.

SONORA BUĞDAYI İLE İLGİLİ BİLMECE

DEĞERLİ DOSTLAR; DÜNYADA HER BÖLGENİN KENDİNE ÖZGÜ ÖZELLİKLERİ VAR.
MİLYARLARCA YILLIK EVRİMİN SONUCU OLARAK NASIL Kİ BAZI HAYVAN TÜRLERİ BELLİ BÖLGELERDE YAŞIYOR,
AYNI TÜR HAYVANLAR BİLE YAŞADIKLARI BÖLGENİN ÖZELLİKLERİNE GÖRE FARKLILIKLAR GÖSTERİYOR VE
BAZI HAYVANLAR BAZI BÖLGELERDE ASLA YAŞAMIYORSA, BİTKİLER DE AYNI DAVRANIŞLARI GÖSTERİRLER.

BİTKİLER DE DÜNYADA MEYDANA GELEN İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ İLE SÜREKLİ GÖÇ ETMİŞLER,YAŞAYABİLECEKLERİ
İKLİM KUŞAKLARINDA YERLEŞMİŞLER VE İNSANLAR TARAFINDAN BİR YERDEN BAŞKA BİR YERE TAŞINMIŞLARDIR.
YENİ BÖLGELERE UYUM SAĞLAYAN BİTKİLER YAŞAMIŞ,DİĞERLERİ YOK OLMUŞLARDIR.
VE HER BİTKİ BU UZUN SÜREÇ İÇİNDE BÖLGESİNDEKİ HASTALIKLARLA MÜCADELE ETMİŞ,BİR TÜR BAĞIŞIKLIK KAZANMIŞTIR.

TÜRKİYE BİR TAHIL ÜLKESİ OLARAK DAHA FAZLA ÜRÜN ELDE EDEBİLMEK AMACIYLA 1960 LI YILLARDA MEKSİKA'DAN
ORADA ÇOK YÜKSEK VERİM VEREN " SONORA " BUĞDAYINI TOHUMLUK OLARAK İTHAL ETTİ.
1966 YILINDA İLK DENEME EKİMİ YAPILDI.O YIL VERİMİN YÜKSEK OLMASI SONUCU , 1967 YILINDA GENİŞ ALANLARA EKİLDİ.
1967-1968 DE ÇOK BAŞARILI ÜRETİM YILLARI GEÇİRİLDİKTEN SONRA, 1968-1969 DA İSE BEKLENEN ARTIŞ
GERÇEKLEŞMEDİĞİ GİBİ,EKİLDİĞİ ALANLARDA PATLAK VEREN " SARI PAS " HASTALIĞI NEDENİYLE
ÖNEMLİ ÜRETİM KAYIPLARI MEYDANA GELDİ.

İŞLER NEDEN UMULDUĞU GİBİ GİTMEMİŞTİ ?
SONORA BUĞDAYI, MEKSİKA'DAKİ KOŞULLARA UYACAK ŞEKİLDE GELİŞTİRİLMİŞ BİR TÜRDÜ.
ANCAK MEKSİKA'DA SARI PAS HASTALIĞI HİÇ GÖRÜLMEDİĞİNDEN BU HASTALIĞA DAYANIKLILIK ÖZELLİĞİ YOKTU.
BU HASTALIĞA KARŞI HİÇ BİR DİRENÇ GENLERİNE YERLEŞMEMİŞTİ.
OYSA SARI PAS TÜRKİYE'DE YAYGIN VE ÖNEMLİ BİR HASTALIKTI.
SARI PASA DİRENÇ GÖSTEREMEYEN SONORA TÜRKİYE KOŞULLARINA UUM SAĞLAYAMAMIŞTI.

SONRA NE Mİ OLDU ? SONORA EKİMİNDEN VAZGEÇİLİP,ANADOLU'NUN KENDİ BUĞDAYINA DÖNÜLDÜ.

SON SÖZ : HER CANLI KENDİ YAŞAM ALANINI KENDİ SEÇER.
Saygılarımla.

Resim 1.jpg


Resim 2.jpg


Resim 3.jpg


Resim 4.jpg

ATATÜRK'ÜMÜZÜN BİZE BIRAKTIĞI EMANETİ...

TÜRK GENÇLİĞİNE BIRAKTIĞIM EMANET

1919 yılının 19 Mayıs'ından 1927 yılına kadarki olayları ve yaşantımı belgelere dayanarak bütün açıklığı ile 15 – 20 Ekim 1927'de Mecliste yapılan Cumhuriyet Halk Partisi'nin ikinci kurultayonda altı gün boyunca okudum.

Bu nutuk benim ve milletimin ölüm kalım savaşının hikayesidir.

Sizi günlerce yoran uzun ve teferruatlı nutkum, en nihayet mazi olmuş bir devrin hikayesidir. Bunda, milletim için ve yarınki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları gösterebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım. Bu nutukumla, milli varlığı sona ermiş sanılan büyük bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını ve ilim ve tekniğin en son prensiplerine dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım. Bugün ulaştığımız neticeye, yüzyıllardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın sonucu ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu neticeyi

Türk Gençliğine Emanet Ediyorum

Mustafa Kemal ATATÜRK

Windows XP Pro SP2 Ocak 2007 / Türkçe

TÜRKÇE
İşletim sistemi olan Mcrosoft Windows XP. 2007 Sürümü.
Arkadaşlar Xp+Sp2 Ve Sp2den Sonra Ocak 2007 Yılına Çıkan Tüm Yamaları Entegre ve Sizlerle Paylaşıyorum. Bu Kurulumda Xp nizi kurduktan sonra Sp2 kurma derdiniz olmayacak güncelleme yaparak adsl kotanızı şişirme derdiniz olmayacak. Bütün rar dosyalarını indirip rardan çıkartın ve nero ile iso dosyasını cdye yazdırınız. Kurulumda anahtar girmenize gerek yok anahtarı aktif ettim kurulumu yaparken sadece kendi kullanmak istediginiz bilgisayar adı girmeniz yeterli ondan sonra kurulum bitene kadar birşey yapmanıza gerek yok.

Ek Olarak Eklenenler
Windows Media Player 10
Framework 1.1
Framework 2.0
Windows Tema Eklentisi
Windows Vista Lite Teması
Windows Vista Sesleri
Ms Java Eklentisi

Bu gidişle 2015`i göremeyebiliriz ...

Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi'nde küresel ısınma konulu dersler veren Ömer Madra, CNN`de Gece Görüşü programında yayınlanan bir söyleşisinde oldukça ürkütücü tespitlerden bahsediyor. İşte geçen haftalarda yayınlana söyleşiden çırpıcı başlıklar ve Madra'nın korkutan tespitleri:
• Sorun enerji dengesinin bozulmasından kaynaklanıyor. Medeniyet büyük tehlike altında. Okyanuslar ısınıyor.

• Dünyanın akciğeri dediğimiz tropik yağmur ormanları, kuraklık yüzünden bir-iki yıl içinde yok olabilir, milyonlarca yıldır var olan 200 metrelik dev ağaçlar kökünden devrilebilir. (Yaşarken karbondioksit emen ağaçlar, öldükten sonra karbondioksiti geri bırakıyor.)

• NASA'dan James Hanson'a gore gezegen 1 milyon yıldan beri en sıcak günlerini yaşıyor. Hanson ekliyor: `Bir şeyler yapmazsak "2015'i zor görürüz."

• Bu ne karamsar tahmin demeyin. Beteri var. Tabiat ana teorisini ortaya atan bilim insanı James Lovelock ise "Artık iş işten geçti, ne yapsak boş" görüşünü savunuyor ve o da ekliyor: "Kuzey Kutbu`nda bir 500 milyon kişi kalırsa kalır, diğerleri için yapacak bir şey yok."

• Kutuplar ısınıyor. Beyazken güneş ışınlarını yansıtan buzullar eridikçe, alttan lacivert deniz ya da kara parçası çıkıyor. Daha koyu olan buzul güneşi geri yansıtamıyor ve böylece daha çok ısınıp daha çok eriyor. Tam bir kısır döngü.

• Eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore bu konuda bir belgesele imza attı. Adı "An Inconvenient Truth". Türkçeye "uygunsuz gerçek ya da rahatsız edici gerçek` olarak çevrilebilir. Hâlâ ülkemizde gösterime girmedi, bekliyoruz.

• Konuyla ilgili yeni bir de keşif var. Okyanusların dibinde buz kristalleri şeklinde metan gazı yumruları milyonlarca yıldır kimseyi rahatsız etmeden bekliyordu. Isınmayla ve altında kaldıkları buzulların erimesiyle ortaya çıkmaya başladılar. Bu ne demek? Metan salınımının artması demek. Şöyle söyleyeyim: Metan, küresel ısınmada, karbondioksitten 20-22 kat daha etkili.

• Dünya tarihinde ilk kez bir meskun ada haritadan silindi, üstünü sular kapladı. Yok artık. Hindistan'da Bengal Körfezi'nde, 10 bin kişinin binlerce yıldır yaşadığı bir ada geçtiğimiz ay boşaltıldı. Yani küresel ısınma dünya haritasını değiştirecek kadar "cüretkar." Üstelik bu sadece başlangıç, devamı gelecek göreceksiniz.

• Aslında gezegen 251 milyon yıl once de benzer bir felaket yaşamıştı. Nedeni tam belli olmasa da, Sibirya'daki volkanik patlamalar etkili olmuştu. O zamanki sıcaklık artışı 6 dereceymiş. Dünya 15 yılda 6 derece ısınmış ve felaket olmuş. Şimdiki beklenti ne, biliyor musunuz? Önümüzdeki yıllarda gezegenin ısısı yine 6 derece artacak. O zaman sadece metan salınımıymış problem, şimdi bir de endüstri devrimiyle gelen karbondioksit de var. Uzun lafın kısası yaşamın yüzde 90'ı yok olacak.

Peki ne yapılmalı? ( İşte bu şimdi sorulacak bir soru değil di... Zamanı boşa harcadık ve bitirdik!)

Tüm yük bizim kuşağın omuzlarında. Yani çocuğumuz ya da torunumuzun elinden bir şey gelmez, vakit yok çünkü. Herkesin bildiği, bizim de içinde bulunduğumuz birkaç ülke dışında tüm dünyanın taraf olduğu KYOTO Protokolü aslında sembolik bir anlam taşıyor. Herkes uysa, gaz salınımları yüzde 5 azalacak. Ama dünyanın acilen ihtiyacı olan rakam ne? Yüzde 60! Hatta bu rakam ABD için yüzde 90!


• Evlerde, bildiğimiz Tungsten ampuller artık kullanılmamalı. Yerine yüzde 75 daha az enerji harcayan tasarruflu ampuller var. Her yerde satılıyor.

• Göğü ısıtmak kadar çılgınca bir şey olamaz. Kafelerin bahçelerindeki o gazlı, şemsiye şeklindeki ısıtıcılar kullanılmamalı.

• Plazma TV'ler, gerçekten ihtiyaç yoksa satın alınmamalı. Vergi oranları artırılmalı. Muazzam enerji harcıyorlar çünkü.

• Otomobil kullanımında ortak havuza geçilmeli.

• Belki de en yaygın yanlış, elektrikli cihazlar "stand by" yani bekleme konumunda bırakılmamalı. Orada da yüzde 25'e varan enerji kaybı söz konusu çünkü. Üstünden kapatmak o kadar da zor değil.

ÇOCUKLAR DA ERGENLİK DÖNEMİ

Ergenlik dönemindeki çocuklar ve ailelerine yönelik sağlık hizmetleri veren Pediatrik Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, adölesan dönemindeki çocukların uzman hekim tarafından mutlaka takip edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Çocuğunuzun hayatının şekillendiği bu dönemde ortaya çıkan rahatsızlıklar, kalıcı hasarlara yol açabilir" dedi.
Kızlarda 10, erkeklerde 12 yaş civarında başlayan ve ortalama 3-5 yıl arasında süren ergenlik sürecinde çocukların sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini belirten Prof. Büyükgebiz, ergenlik döneminin çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
"Kızlarda göğüs gelişiminin başlaması ve bazı bölgelerde tüylenme, erkeklerde genital bölge gelişmesi ve tüylenmeyle ergenlik başlar. Ergenlik dönemindeki cinsel ve fiziksel gelişme daha erken tamamlansa da psikolojik gelişmeyi içeren adölesan dönemi 18-20 yaşına kadar sürer. Bu dönemde çocukların uzman hekim tarafından mutlaka takip edilmesi gerekir. Çünkü; çocuğunuzun hayatının şekillendiği bu dönemde ortaya çıkan rahatsızlıklar kalıcı hasarlara yol açabilir"
Prof. Dr. Büyükgebiz, ergenlik belirtilerinin görülmesinde ve zamanlamada kızlarla erkekler arasında belirgin farklılıklar olduğunu söyledi. Kızların 10 yaşından, erkeklerin 12 yaşından itibaren ergenliğe adım attığını belirten Prof. Büyükgebiz, "Ergenlik 10-18 yaş aralığı kabul edilmesine karşın; ender olarak kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce ergenlik belirtileri ortaya çıkabiliyor. Bu bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir. Adet döneminden sonra kızlar ancak 5-6 cm atabildikleri için ciddi boy kısalığı sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Erkeklerdeyse 13.5 yaşına kadar ergenlik belirtilerinin görülmemesi normal durum değildir. Bu yaşa kadar herhangi bir ergenlik belirtisi görülmezse başvuru gerekir" sözleriyle aileleri uyardı.

ERGENLİK DÖNEMİ SORUNLARI
Merkeze başvuran ergenlere bir sorunları olsun olmasın bazı tetkikler uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, "Detaylı bir fiziksel muayeneden sonra ergenin boyu ve kilosu ölçülerek normal değerlerle karşılaştırılıyor. Bu dönemde kemik sağlığı yönünden sorunlar sık sık görüldüğü için kemik grafisi alınıyor. Kız ve erkek çocuklara tam kan tahlili yapılırken, kızlarda guatr mevcutsa T3, T4, TSH değerlerine bakılıyor" açıklamasında bulunarak, yapılan testler sonucu en sık karşılaştıkları sorunları boy kısalığı, cinsel gelişme yetersizliği, guatr, anemi, aşırı tüylenme, fiziksel sorunlar, obezite, adet düzensizlikleri, erkeklerde göğüs büyümesi ve kemik sağlığı olarak sıraladı.
Prof. Dr. Büyükgebiz, ergenlikte büyümenin en hızlı olduğu "büyüme hızı doruğu" nun kızlarda ortalama yılda 9 cm, erkeklerdeyse 10,5 cm. olduğunu belirterek; ergenliğin son evrelerinde; kızlarda adetten sonra, erkeklerde 17-18 yaşlarında boy uzamasının giderek yavaşladığını, hatta hemen hemen durduğunu söyledi. Boy kısalığının genel olarak erken ergenliğe giren ve ergenlik dönemi kısa süren çocuklarda gözlendiğini ifade eden Prof. Dr. Büyükgebiz, "Tiroid hormonu, büyüme hormonu, seks hormonları ve hatta iklim şartları boyun uzamasını etkiliyor. Genetik faktörler boy uzamasında tek başına yeterli değil. Çocuk, yaşıtlarından kısa olduğunda, yılda 5 cm'den az uzadığında dikkatli olmak gerekiyor" şeklinde konuştu.
Prof. Büyükgebiz, boy kısalığıyla birlikte cinsel gelişme yetersizliğinin de gözlendiğine dikkat çekerek özellikle ergenliğe geç giren erkek çocuklarda rastlanan bir durum olduğunu söyledi. Cinsel gelişmenin, ergenlik dönemindeki hormonların salgılanmasıyla ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Büyükgebiz, "Cinsel gelişmede yetersizlik gözlenirse, vakit geçirmeden mutlaka müdahale edilmesi gerekir" dedi.

KIZ ÇOCUKLARINDA GÖRÜLEN GUATR
Özellikle kız çocuklarda görülen guatrın tedavi edilmesinde fayda olduğuna da değinen Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, endrokrinolog tarafından yürütülen tedaviyi tavsiye ederek genellikle başarılı sonuçlar alındığı konusunda bilgilendirdi.
Prof. Büyükgebiz, ergenlik çağındaki kız çocuklarda adet düzensizlikleri ve ağrılı adetlerin sıkça rastlandığını da belirterek yine özellikle kız çocuklarında görülen bir diğer soruna, kansızlık diye de bilinen anemi hastalığına işaret etti. Büyükgebiz, bu hastalığın halsizlik, yorgunluk, solukluk ve iştahsızlık gibi belirtilerle kendini gösterdiğini söyledi.
Kız çocuklarında, hormon bozuklukları nedeniyle oluşan ve psikolojik sorunlara yol açabilecek aşırı tüylenmenin adet düzensizliğiyle beraber görüldüğünde vakit geçirmeden tetkik yapılarak tedavi edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Büyükgebiz, ergenlik çağındaki erkek çocuklarda görülen göğüs büyümesinin de hormonal bir bozukluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Ergenlik döneminde omurga eğrilikleri, bel ağrıları gibi ortopedik sorunlara da sıkça rastlandığını ifade eden Prof. Dr. Atilla Büyükgebiz, sözlerine obeziteyle ilgili açıklamalar yaparak devam etti:
"Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolestrol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri obeziteyle doğrudan ilişkili hastalıklar arasında yer alıyor. Ergenlik vücuttaki yağ hücresi sayısının belirlenmesinde kritik bir dönem. Bu dönemde yağ hücrelerinin sayısında artış oluyor ve bu aslında normal bir süreç. Ancak aşırı beslenme ve hareketsizlik durumunda yağ hücrelerindeki bu artış kolaylıkla obeziteye neden olabiliyor. Bu dönemde yağ birikiminin önlenmesi, ileriki yaşlarda obezitenin önlenmesinde de yardımcı oluyor. Ergenlikte obez olan her 10 çocuktan 7'si tedavi edilmezse, ileride obez olarak hayatlarını sürdürüyorlar"
Ergenlikte yaşanan sorunlarda son olarak kemik sağlığına değinen Prof. Büyükgebiz, "Vücuttaki kemik kitlesi en fazla ergenlik döneminde kazanılıyor. Genetik yatkınlık, beslenme, hormonlar ve egzersizler kemik kitle oluşumunu etkiliyor. İleri yaşlarda görülen osteoporozun temelleri çocukluk ve özellikle ergenlik yaşlarında atılıyor" dedi.

ERGENLİK DÖNEMİ PSİKOLOJİYİ DE ETKİLİYOR
Bu süreçte yaşanılan problemlere ek olarak, büyüme geriliği yaşayan çocuklar için merkez bünyesinde gerektiğinde psikolojik destek veren Psikoloğ Duysal Aşkun, kişiliğin yeniden oluştuğu bu dönemde her ergenin çeşitli psikolojik sorunlar yaşayabileceğinin altını çizerek aileleri uyardı:
"Kızlarda adetin başlaması, erkeklerde hormonal değişimlerle huysuzluk, sinirlilik, ağlama nöbetleri, depresif dönemler görülebilir. Kız-erkek arkadaş ilişkileri başladığı için bununla ilgili duygusal sorunlar yaşanır. Özgürleşme ve bireyselleşme iddiasında olan çocuk, anne ve babasıyla bazı tartışmalar yaşar. Bu dönem, çocuklukla yetişkinlik arasında bir dönem olduğu için her yaşanan olumsuzlukta paniğe kapılmamak ve ergeni küçük bir çocukmuş gibi sürekli uyarmamak gerekir. Yapılması gereken en önemli şey; çok iyi dinlemek ve yargılamamaktır. Söylediği ters gelse de ailelerin çocuğu sabırla dinlemesi gerekir. Okulda ciddi başarısızlık, aile içi şiddet, ciddi ağız dalaşı, davranış bozuklukları, her gün olan çatışma gibi hallerde ve kötü arkadaş ilişkilerinde terapi gereklidir"
Gelişim geriliği yaşayan ergeninse ergenlik sürecini daha zor atlattığını söyleyen Psikolog Duysal Aşkun, "Bu zorluğu yaşayan ergenlere ve ailelerine psikoterapi uygulanıyor" dedi. Aşkun, bu çocuklarda kendine güven sorunu yaşanabileceğini belirterek şunları söyledi:
"Kendine olan güveni sağlamak için bir ortam oluşturmak gerekir. Böyle bir olumsuzluğa, fiziksel engele rağmen bu yaşadıklarının dünyanın sonu olmadığına dair telkinlerde bulunuruz. Ama büyüme geriliği yaşayan her çocuk illa ki psikolojik olarak bu günleri zor atlatacak anlamına gelmez. Aile burada önemli faktördür. Aile konuyla ilgili endişe taşıyorsa bile bu endişesini çocuğuna duyurmamalıdır"
Aşkun, psikoterapide aile ve ergenin birbirinden ayrı tutulmadığını, aile terapisinin tercih edildiğini belirterek, terapinin sadece anne ve babaya ancak ergenin gelmek istemediği durumlarda uygulanabildiğini söyledi.
"Bu dönem şakaya gelmeyecek bir dönemdir" diyen Psikolog Duysal Aşkun, aile ilişkileri konusunda da tavsiyede bulundu:
"Anne-baba ve çocuk ilişkisinde anne ve baba aynı tutarlı davranışı göstermelidir. İlişkide anne-çocuk ya da baba-çocuk koalisyonu değil, anne-baba koalisyonu olmalıdır"

Windows XP Kurulum Hazırlama Aracı

Microsoft, özellikle Windows XP'ye yönelik başlangıç disketleri oluşturmak için çeşitli programlar hazırlamıştır. Bu programlar aracılığıyla ön yükleme disketleri oluşturabilirsiniz. Oluşturduğunuz bu ön yükleme disketleri, Windows XP kurulumunu CD'den başlatamayanlar için idealdir. Ön yükleme disketleri için gerekli programları Microsoft'un www.microsoft.com/downloads adresinde "Setup Disks for Floppy Boot Install" biçiminde yapacağınız bir arama sonucunda bulabilirsiniz. İndireceğiniz ön yükleme disketi oluşturma programının, kullandığınız işletim sistemi ile uyumlu olması önemli bir ayrıntıdır.

Bu ön bilgileri geçtikten sonra asıl konumuz olan XP boot cd si oluşturmaya gelelim. Burada kullanacaklarımız; boş CD, Genel olarak herkesin kullandığı Nero programı ve son olarak da boot dosyası

Önce bu adresten ( http://users.pandora.be/soulmaniacs/cd%20tools/boot.bin ) gerekli olan boot.bin dosyasını çekmeniz gerek, Bu çektiğimiz dosyayı ben kendi hard diskimde "D Madp-BOOT" dizini içine kaydettim. Daha sonra Nero programınızın kurulu olduğunu varsayıyorum ( Eğer sizde Nero programı yoksa http://www.nero.com adresinden çekebilirsiniz.)

Ben 20.04.06 itibari ile en son geçerli olan v7.0.8.2 sürümünü kullandım



Nero programını çalıştırdığımız zaman gelen ilk menüde ok işaretlerini takip edelim



Açılan Pencerede sol yandaki scrollu aşağı çekerek aşağıdaki gibi bir görüntü ekranı göreceksiniz.



Bu ekranda özellikle dikkat etmeniz gereken "image file" kısmında boot dosyanızın yerini göstermeniz ve "kind of emulation" kısmında özellikle "No emulation" ı seçmenizdir.

Yukarıdakileri yaptıktan sonra "ISO" yazan tab kısmına tıklayıp değerleri aşağıdaki resimdeki gibi yapıyoruz



Bu ekrandaki ayarları da yukarıdaki gibi hazırladıktan sonra bir sonraki işleme geçiyoruz. "Burn" tabına tıklayın ve aşağıdaki ayarları yapın. Seçili olan yerler dışında ayar yapmayın



Yukarıdaki özellikleri de ayarladıktan sonra "New" yazan yere tıklayın açılan pencerede XP dosyalarını sağ taraftan seçerek sol tarafa sürükleyin, kopyalama işlemi bittikten sonra Resimdeki işaretli yere basın



Not: Kullandığınız sürüme bağlı olarak neronun seçeneklerinin yerleri farklıda olsa yukarıdaki şekillerden bakarak aynı ayarları yapabilirsiniz.

58 adet yüksek kalitede araba resmi

Cars Wallpapers



ARABALAR

58 ADET | High Quality | 15.4 MB

İNDİR Link:

Erkek ve Kadınların 4 Ana Dönemi

Erkek bir bilim insaninin yaptigi arastirma, kadinlarin hayatinin 4 ana döneme ayrildigini ortaya koymus:

1. Herseye agzi acik ayran budalasi olarak baktiklari, soylenen her guzel lafa kolay kandiklari 15-25 yas arasindaki KAZ Donemi.

2. Guzelliklerinin farkina vardiklari, o yuzden hep kapris ustune kapris yaptiklari 25-35 yas arasindaki NAZ Donemi.

3. Hayati (erkekleri) taniyip gozlerinin acildigi 35-55 yas arasindaki KURNAZ Donemi.

4. Mihrabin yikildigi, herseyin bittigi 55 yas sonrasi ENKAZ donemi.


Benzer arastirmayi bir bilim kadini da yapmis...
O da erkeklerin hayatinin 4 ana doneme ayrildigini gormus:

1. 17-25 yas arasi: KAZ Donemi.
2. 25-35 yas arasi: KAZ Donemi.
3. 35-55 yas arasi: KAZ Donemi.
4. 55 ve sonrasi : "EN KAZ" Donemi.

Hincal Uluc'un kedileri

YIL 1919 ,YIL 2007

Son günler de yaşadıklarımız Boğazlayan Kaymakamı Yozgat Mutasarrıf Vekili Mehmet Kemal Bey’i hatırlatmakta.

Mehmet Kemal Bey’i yargılamaya kadar götüren olaylar nasıl başlamıştı?

Yıl 1919,

Batı ve yerli işbirlikçileri Ermeni soykırımını ileri sürerek kurbanlar istemektedir.

Fransız ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanlarının ve Ermeni Patriği Zaven Efendi’nin baskısına boyun eğen Sadrazam Damat Ferit Paşa vatanına sadakatle hizmet eden memurları yargılamaktadır.

Yargılananlar arasında Boğazlayan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey de bulunmaktadır.

Ermeni soy kırımı yapmaktan sanıktır.

Mahkeme Başkanı Mahmut Hayret Paşa..

Sadrazam Damat Ferit Paşa Mahkeme Başkanı Mahmut Hayret Paşa’yı yetersiz görerek azleder yerine “nemrut” lakabıyla anılan Kürt Mustafa Paşa’yı görevlendirir.

Adalet ve hukuk katledilerek batıya ve Ermenilere şirin görünme adına hükümetin emirleri yerine getirilerek Mehmet Kemal Bey bu “düzmece” mahkemenin verdiği 8 Nisan 1919 tarihli kararla idama mahkûm edilir ve karar 10 Nisan 1919 Perşembe günü Beyazıt Meydanı’nda infaz edilir.

Verilen bu karar karşısında halktan istenilen tepki gelmez,kararın önüne geçilemez. 10 Nisan 1919 günü, henüz 35 yaşında iken Beyazıt meydanında kurulan idam sehpasına getirilen Mehmet Kemal Bey’in, idam sehpasındaki son sözleri oldukça hazindir.

Türk Milletine şöyle seslenir..

“Borcum var, servetim yok! üç çocuğumu yetim bırakıyorum... Onları Asil Türk Milletine emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin. Âmin!” “Sevgili vatandaşlarım ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptım, vicdanım emindir, ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar, eğer buna adalet diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet.”

Yıl 2007

İstanbul’da bir cinayet işlenir.

Ölen Ermeni asıllı Türk vatandaşıdır.

Cinayet milletimizi derinden etkilemiştir.

Ancak fırsatı ganimet olarak değerlendiren iç ve dış Türk düşmanları iş başındadır.

AB-D’ye yaranmak ve milli refleksi kırmak için cinayet “milliyetçi””vatansever””ulusalcılara” yıkılmak istenir.

Bu seferki yargıç “Nemrut” Kürt Mustafa Değil, Satılık medya ve kalemşorlardır.

Akla ve mantığa sığmayan tahminler ileri sürülür.”Çamur at kendi kalmazsa izi kalır” mantığı düşünceye hakimdir.

Daha önce de aynı taktik Danıştay cinayetinde kullanılmış, tutmamıştır.Bu seferki fırsat kaçırılmamalıdır…

Baykuşlar tünedikleri televizyon ekranlarından ve gazetelerde ki köşelerinden günlerce hakaret dolu sözlerle “milliyetçilere” ithamlarda bulunurlar.

Türk’üm diyen herkes saldırının hedefidir.

Amaç milli refleksin kırılmasıdır.Son zamanlarda vatan hainlerinin yaptıkları toplantılarda “milliyetçileri” özellikle hedef almalarındaki gaye de budur.

Oysa Atatürk, 1 Kasım 1936’da T.B.M.M’ ni açarken yaptığı konuşmada millî birlik ve millî şuurun kıymetini şöyle ifade etmektedir: “Seneler geçtikçe, millî ideal verimleri, güvenle çalışmada, ilerleme hevesinde, millî birlik ve millî irade şeklinde, daha iyi gözlere çarpmaktadır. Bu, bizim için çok önemlidir; çünkü biz, esasen millî mevcudiyetin temelini, millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz.”

İşte hainlerin bir türlü hazmedemedikleri ve önlerinde en büyük engel gördükleri varlığımızın teminatı olan milli şuur ve milli birliğin ortadan kaldırılması istemidir.

Milli şuurumuzu birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz sürece buna maaffak olamayacaklardır.

Bakın ;bunun için Bilge Kağan asırlar öncesinden bize nasıl sesleniyor.

“Ey Türk Milleti ,titre ve kendine dön!”

22.01.2007

T.Fikret BİLGİN

www.kuvvaimilliye.net

çocukların okul oncesi ve yaşlara göre gelişim özellikleri

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Çocuklar, sosyal bir ortama uyum sağlayabilecek psikolojik olgunluğa ortalama 2,5-3 yaş dolaylarında ulaşırlar.

Bu sebeple de bu yaştan itibaren, anne çalışsın veya çalışmasın bir yuvaya gitmeleri uygun olur.

Daha öncesinde ise anne çalışmıyorsa çocuk evde kalabilir. Birde zamanı ebeveynle çok kaliteli bir şekilde geçirebiliyorsa bu durum sağlıklı da olur. Ancak anne çalışıyorsa çocuğun daha küçük yaştan itibaren, evde bakıcı yerine, bir kurumda bulunması daha doğrudur. Çünkü yuva kendi içinde bir oto kontrol sistemi oluşturarak, çocuğun bakıcıyla yaşayabileceği psikolojik ve eğitime ilişkin zararları ve hataların yaşanmamasını sağladığı gibi, en hızlı öğrenme döneminde çocuğun gelişimine de eğitimsel olarak doğru katkılar sağlayacaktır.

NEDEN BİR OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU!

* Yuva, çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu aile ortamından uzaklaşıp; ilgiyi ve sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, sabretmeyi, beklemeyi öğrendiği ilk ortamdır.

* Bu ortamda tüm ihtiyaçlarını karşılaması desteklenir ve zamanı geldiğinde her ihtiyacını kendisi de karşılamayı öğrenir.

* Düzenin ne demek olduğunu öğrenerek; her gün aynı saatlerde yatıp, kalkmaya, aynı saatlerde yemek yemeye, evine ve okuluna aynı saatlerde giderek kendisi ve ailesi bir düzen içinde yaşamaya başlar.

* Aile dışındaki başka insanlarla da ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenerek, sosyal gelişiminde ciddi aşamalar kaydeder.

* Kendi yaşıtlarıyla beraber yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatını elde eder.

* Yuvada her tür bilgiyi grupla etkileşim halinde ve bir düzen içinde öğretileceği için, çocuk yaşına göre öğrenmesi gerekenleri doğru zamanda ve doğru tarzda bir öğretimle elde eder.

* Yuvada çocuğa, evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye kıyasla, çok daha kalıcı, yaratıcılığını ve muhakemesini geliştirmesine olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanır.

* Kendi yaşıtlarıyla beraber daha çok oyun oynar. Kurallı ve grup oyunlarıyla toplum içinde nasıl davranması gerektiğinin böylelikle ilk tohumları atılmış olur.

* Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi, çocuğun zihinsel, duygusal, sosyal ve bedensel gelişimi için bu yılların çok önemli oluşudur.

Unutmayınız ki ! 0-6 yaş zihinsel ve kişilik gelişimimizin %80’inin oluştuğu yaş dönemidir.

* Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların gelişimleri de takip edilir. Ebeveyn bu gelişimi takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayacağı gibi, bunu her zaman tarafsız bir gözle de yapamayabilir.

* Çocuk yuva içinde karşı cins çocuklarla da sürekli iletişim halinde olacağından,cinsel gelişimi de daha sağlıklı olacaktır. Çünkü çocuklar 4-5 yaş dolaylarında cinsel kimliklerini bir daha değişmemek üzere edinmiş olurlar.

http://groups.yahoo.com/group/everythink-free  everythink-free-subscribe@yahoogroups.com   mail adresine boş bir mail atıp  size geri gelen comfirm  mailini  yanıtla (reply) yapıp hiçbirşey yazmadan gönder (send) basmanız yeterlidir.

Yaşlara göre gelişim özellikleri

(0-13 yaşlar)

Hemen her anne-babanın çocuklarını daha iyi tanıma ihtiyacı duydukları bilinmektedir. Çocuk ve gençleri daha iyi tanımak ise tanımak ise onların içinde bulundukları gelişme döneminin özelliklerinin bilinmesini gerektirmektedir.

“Gelişme”, hayat boyu süren ve yaşam süreci içinde meydana gelen düzenli değişiklikler biçiminde tanımlanabilir. Doğadaki tüm canlılar bir gelişim sürecinden geçerler. İnsanoğlu da hayatı boyunca farklı gelişme dönemleri yaşar. Bu dönemlerin her birinin kendine özgü psikolojik ve fizyolojik özellikleri vardır. Gelişme, hayatın ilk yıllarında daha belirgin, daha hızlı ve süreklidir. 20 yaşından sonra olan değişiklikler daha az dikkat çekerler.

Gelişme dönemleri her insan için aynı olmasına rağmen, bu dönemlerin Psikososyal ve fiziksel özellikleri, her çocuk için farklı yaşlarda ve farklı düzeylerde gözlemlenebilir. Bu da “bireysel farklılıklar”ın gelişme sürecinde büyük bir rol oynadığını göstermektedir.

Bu yazıda doğumdan ergenlik dönemine kadar (0-13 yaş), çocukların geçirdiği psikososyal ve fiziksel evreler pratik bir yararı olması amacıyla, gelişim dönemi ve gelişim alanı halinde incelenmiştir. Değişik yaş grupları içinde belirtilen özellikler, katı bir zaman tablosu olarak değerlendirilmemelidir. Kronolojik yaş sınırları sadece o yaşta gözlenebilecek özellikler hakkında bilgiler vermektedir. Kişisel farklılıklar nedeniyle, çeşitli gelişim özellikleri ve davranışların, bazı çocuklarda burada belirtilen yaştan daha önce veya daha sonra görülebileceği unutulmamalıdır.

0-3 YAŞLAR

FİZİKSEL (MOTOR) GELİŞİM

  • Yeni doğan bebek beden büyüklüğüyle orantılı olarak kas lifine sahiptir; erkeklerin kas doku oranı kızlardan daha fazladır.
  • Yeni doğan bebeğin davranışlarına, onun hareket etmesini sağlayan refleksler hakimdir. Emme, yutma, öksürme gibi refleksleri yaşamı sürdürmesine yardımcıdır.
  • Bebek, 3 ay içinde kucağınıza aldığınızda kafasını dik tutabilmeye ve hareket eden şeyleri izlemeye başlar.
  • 3-4. aydan itibaren destekle oturabilirler. Refleksleri yavaş yavaş azalmaya başlar ve istemli kontrol gelişir.
  • 5-6. aydan itibaren nesnelere uzanabilir, onları kavrar ve ağzına götürebilir.
  • 7-8. aydan itibaren desteksiz oturmaya ve emeklemeye, 11-13 aylar arasında yürümeye, 14-16 aylar arasında koşmaya başlar.
  • Yaklaşık 1 buçuk yaşında geri geri yürüyebilir, kaşığı yemek yemek için kullanabilir, bardaktan su içebilir.
  • İki yaşına kadarki dönemde, baş ve işaret parmaklarıyla ufak nesneleri tutup kaldırabilir, avuç kavraması ile kalem tutabilir.
  • İki yaşında her basamağa iki ayağıyla basarak merdivenden inip çıkabilir. Uzaktaki bir nesneye bir elle ve desteğe gerek duymadan uzanabilir.
  • İki- üç yaşlar arasında genellikle büyük kaslarını kullanmayı gerektiren etkinliklerle ilgilenir. Eşyaları çekip itme, yerden kaldırma ve taşıma ile uğraşır.

SOSYAL GELİŞİM

  • Çocuğun ilk sosyal etkileşimler doğduktan hemen sonra başlar. İlk fiziksel temasını meme emmeyle birlikte anneyle yaşar.
  • Bebekler 3.aydan itibaren insan sesi duyduklarından başlarını sesi duydukları yöne çevirirler ve gülümsemeye gülümseyerek yanıt verirler.
  • 8.aydan itibaren ayrılma kaygısı yaşar; anne-babadan ayrıldığında korku gösterebilir. Dikkati çekmek için bağırır.
  • 9-12 aylar arasında el çırpma oyunlarına katılır, sarılmalarla sevgi gösterir.
  • Bir yaşlarında müziğe duyarlı olmaya, müzik çalınınca hareket etmeye başlar.
  • Bir buçuk- iki yaşlarında altının ıslandığını haber vermeye başlar. Meraklı bir şekilde çevreyi keşfeder.
  • İki yaşında diğer çocuklarla evcilik gibi oyunlar oynamaya başlar. Kendi başına da oyun oynayabilir, bağımsızlık gösterir.
  • İkinci yıldaki özellikle motor yetenekler ve dil gelişimindeki hızlı değişim nedeniyle çocuk bağımsızlaşır. Sosyal tepkileri gelişmeye başlar; utanma, otoritenin kabulü, taklit, rekabet, işbirliği gibi.

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ

Heyecanlar (Duygular)

· Doğumdan sonraki haftalarda, duygusal ifadelerinin belirtileri görülür; çocuk yüzlere seçerek dikkat eder, bazılarına ilgi göstermez. çocuk büyüdükçe tepkileri farklılaşmaya başlar; sözlü tepkiler artar, motor tepkiler azalır.

  • Korku, çocuklukta en sık rastlanan duygulardan biridir. Yeni doğan bebekler çok sayıda uyarandan korkarlar, büyüdükçe yaratılan hayali olaylardan korkmaya başlarlar.
  • Öfke de sık rastlanan bir heyecan türüdür. Çocuk, öfkelenince dikkati üzerine çekebileceğini ve istediğinin yapılacağını öğrenerek bu tepkiyi kullanmaya başlar. Bu tepki yaşla birlikte artış gösterir.

ZİHİNSEL (BİLİŞSEL) GELİŞİM

Düşünce

  • Bebek zihinsel düşünme veya anlama anlamında bilmez, düşünmez. Çevresini duyu ve hareket eylemleriyle düzenler ve bilir.
  • Çevresi ile aktif etkileşimi vardır ve çeşitli deneyler yaparak gelişir.
  • Bebek 0-4 aylar arasında, görme alanında olan nesneleri gözleriyle takip etmeye başlar.
  • 4-8 aylar arasında mimik ve hareketleri taklit etmeye başlar.
  • 8-12 aylar arasında tanıdık yüzleri ve yabancıları ayırt etmeye başlar. Dış dünyadan çok kendi bedenini merak eder ve bedeniyle ilgilenir.
  • Bir yaşına kadar aşama aşama nesne sürekliliğini kazanır ve artık bir nesneyi görmediği zaman da onun var olduğunu bilir.
  • Nesneleri istediği amaçlara ulaşmak için araç olarak kullanmayı denemeye başlar.
  • Bir-iki yaş arasında renkleri tanıma, ayırt etme ve ortak özellikleri fark etmeye başlar.
  • İki-üç yaş arasında ufak eşyalardan oyuncaklar yapmaya başlar.

Dil

  • Yeni doğanın ilk çıkardığı sesler ağlamadır ve yaklaşık 2 ay boyunca ağlama dışında pek ses çıkarmazlar.
  • Bebek, 2 aydan sonra agulama denilen ( ‘ooo’, ‘aaah’ gibi) bir takım sesler çıkarmaya başlarlar, 4 aydan sonra çevrelerinde duydukları sesleri çıkarmaya çalışırlar.
  • 4-8 ay arasında hecelemeye, yani bir ünlü ile bir ünsüzü birleştirmeye (‘ba’, ‘ma’, ‘de’ gibi sesler), 8.aydan itibaren ise hece tekrarları (‘baba’, ‘mama’) yapmaya başlar.
  • 8-12 aylar arasında ilk anlamlı kelimelerini (nesne ile kelime arasında bağlantı kurarak) söylüyorlar.
  • Bir yaşından itibaren tek tek kelimelerle konuşmaya başlar, basit yönergelere uyabilir. Fakat bir yaş civarında bebek enerjisini yürümeye verdiği için dil gelişimi, bebek yürüyene kadar yavaş gidiyor.
  • Bir buçuk yaşından itibaren iki kelimelik cümleler kurmaya, basit cümlelerle isteklerini söylemeye başlar.
  • İki-üç yaş arasında sorular sormaya ve basit sorulara cevap verir. Konuşması anlaşılır olmaya başlar. Sorulunca ismini söyler.

3-4 YAŞLAR

FİZİKSEL (MOTOR) GELİŞİM

  • Fiziksel enerji düzeyi yüksektir.
  • Fiziksel aktiviteler için fırsatlar yaratır. Bağımsızlık ve keşfetme duygusu önemlidir.
  • Kas koordinasyonu hızlanır; kızların erkek çocuklara göre kas koordinasyonu daha fazla gelişmiştir.
  • Kendi kendine giyinip soyunabilir.
  • Merdivenleri iner, çıkar; her basamakta diğer ayağını kullanabilir.

SOSYAL GELİŞİM

Aile

  • Anne-babalar, çocuğun cinsiyet rollerinin gelişmesinde model olurlar.
  • Anne-babanın tutumları, çocuğun kendisine saygısını ve güvenlik hissinin gelişmesini etkiler.
  • Yetişkinin koruması ve kontrolü, çocuğun fiziksel güvenliği için önemlidir.
  • Çocuk, saldırganlığını kontrol etme, başarıyı yaşama, bağımsızlık gibi konularla ilgili olan aile beklentilerini öğrenir.
  • Diğer insanlara karşı ilgisini ifade edebilir.
  • Ev içinde yapılması gereken küçük işleri yapmaya isteklidir ve yapabilir.
  • Gerektiğinde bilgi almayı, soru sormayı ve kurallara uymayı öğrenir.
  • Yetişkinleri yorgunluk noktasına vardıracak kadar enerjiktir.
  • Yetişkinler tarafından konuları, sınırları, kuralları test eder.
  • Ailesi ve evi için güçlü duygular beslemeye başlar.

Arkadaşlıklar

  • Arkadaşlıklarının süresi kısadır.
  • Paralel oyunlar yaygındır. Ortaklaşa oyunların başlamasıyla, kızlar ve erkekler beraber oynamaya başlarlar.
  • Diğer insanların duygularıyla ilgilenmeye başlarlar; yaşıtlarının tutumlarını gözlerler.
  • Yeni insanlarla tanışmaktan ve yeni deneyimlerden hoşlanırlar.

Okul

  • Okul öncesi deneyimler sosyal gelişimi olumlu yönde etkiler.

DUYGUSAL GELİŞİM

Heyecanlar (Duygular)

  • Kendini kontrol edebilmeye başlar, bazı hayal kırıklıklarının üstesinden gelebilir.
  • Daha esnek olmaya ve alternatifleri kabul etmeye başlar.
  • Sürprizlerden ve beklenmedik uyarılardan hoşlanır.
  • Mizah duygusu gelişir.
  • Otonominin gelişmesi için yetişkinin desteğine ihtiyaç vardır.
  • Duyguların açık bir dille ifade edilmesi, duygusal gelişim açısından önemlidir.
  • Karanlıktan, yalnız kalmaktan ve garip, bilinmeyen ortamlardan korkar.

Değerler

  • Yakın çevresindeki yetişkinlerden toplumsal değer ve rolleri öğrenir.
  • Doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi öğrenir.
  • Ana-babadan ayrılmayı ve bağımsızca hareket edebilmeyi öğrenir.

Kişilik

· Kendi kişiliğinin farkındadır ve kendini diğer insanlarla karşılaştırır.

· Güçlü tercihleri vardır.

· Başarısıyla gurur duyar.

· Sahip olma olgusunu anlamaya başlar.

· Cinsiyet farklılıklarından haberdardır.

· Bağımsız olmak ister ve bazı aktiviteleri bağımsız yapabilme yetisine sahiptir.

· Keşfeder; her yeni deneyim onun için çaba isteyen bir olaydır.

ZİHİNSEL (BİLİŞSEL) GELİŞİM

Düşünce

· Hayal ve gerçeği ayırt etmekte zorlanır.

· Dikkat süreci kısadır, kolayca dikkati dağılır, konudan konuya geçer.

· Objelere isim vermeye başlar. Benzer objeleri ve benzer fonksiyonları olan objeleri gruplandırmaya, kategorilere sokmaya başlar.

· Nicelik algılaması gelişmemesine rağmen sayıları kullanır. Çabuk yargılar, fakat hatalı yargılama yapabilir.

· İki alternatif arasında karar verebilir.

· İki fikirden daha fazlasını içermiyorsa, yönergeleri takip edebilir.

· Hatırlama gücü sınırlıdır. Çünkü gördüğü objeleri ve duyduğu sesleri sınıflandırmakta güçlük çeker.

· Duygusal açıdan önemli olan olayları daha kolay hatırlar.

Dil

· Dil kullanımında yaşıtlarından farklı olabilir, eğer kabul görüyorsa daha akıcı konuşur.

· Soyut ve fonksiyonel kelimeler kullanır.

· Kelime dağarcığı hızla artar, konuşmaktan hoşlanır, kendi ismini söyleyebilir.

· Daha uzun ve güzel cümleler kurmaya başlar; 4-6 sözcükten oluşan cümleler kurabilir.

· Duygularını açıklamak için sözcükleri kullanmaya başlar.

· Sesler ve kelimeler sık sık tekrar edilir.

5-7 YAŞLAR

FİZİKSEL (MOTOR) GELİŞİM

· Kızların fiziksel gelişimi ve fiziksel başarısı erkeklere göre daha üstündür.

· Kaslar ve göz-el koordinasyonu gelişir.

· Araç ve gereçleri başarılı bir şekilde kullanmaya başlarlar.

· Fiziksel gelişim, yaşıtları arasında önemli olmaya başlar ve kendine güvenmesini sağlar.

· Tanınabilir insan figürü çizebilir.

· Enerji düzeyi yüksektir.

· Oyun oynamak için gerekli fiziksel özellikleri kazanır.

· Okuma yazmayı öğrenmeye hazırdır.

SOSYAL GELİŞİM

Aile

  • Aileler, beklenen ve beklenmeyen tipik cinsiyet rollerini çocuklara iletirler.
  • Çocuk, okula başlamasıyla birlikte yeni beklentilerle karşılaşır. Örneğin, bağımsızca davranabilme yeteneği test edilir.

Arkadaşlıklar

  • Diğerlerini anlamaya ve onların bakış açılarını görmeye başlar.
  • Erkek çocuklar için, beklenen cinsiyet rollerinden sapma durumlarında yaşıtlarından aldıkları tepkiler çok önemlidir.
  • Fiziksel, zihinsel ve sosyal farklılıklar hakkında yaşıtlarından eleştiri gelmeye başlar.
  • Giyim, kuşam, dil v.b. konularda yaşıtlarla uyum içinde olmaya başlar.
  • Sık sık değişen, iki veya üç samimi arkadaşı vardır.
  • Oyun grupları küçüktür ve kısa süreli oyunlar oynanır.
  • Sık sık fakat kısa süreli tartışmalar çıkar.
  • Yaşıtlar gittikçe büyük önem taşımaya başlarlar; fakat yetişkinler, danışmak ve destek almak için asıl kaynak olarak kalırlar.
  • Cinsiyet ayrımı başlar, kız-erkek arkadaşlığı azalmaya başlar.
  • Yaşıt grubunun, bu yaştaki çocuğun üzerinde büyük etkisi vardır.
  • Paylaşır ve sırasını bilir. İşbirliğinin olduğu organize oyunlara katılır.

Okul

  • Öğretmenin desteği ve beğenisi, bu yaşlardaki çocukların başarısı, olumlu arkadaş ilişki kurabilmesi ve kendine saygısı açısından çok önemlidir.
  • Okulu ve öğrenmeyi heyecan verici bir deneyim olarak görmeye açıktır ve okuldaki çalışmalara katılmaya gönüllüdür.
  • Bu yaş grubundaki çocuklar öğretmenlerinin kendi davranışları yoluyla ilettikleri sosyal tutumlardan ve değerlerinden haberdardırlar ve etkilenirler.

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ

Heyecanlar (Duygular)

· Korku, hoşlanma, duygusallık, öfke, utangaçlık, kıskançlık gibi duygularını özgürce ve genelde uç noktalarda ifade ederler.

· Anne-babadan ayrılma durumunda daha kabul edici ve rahat bir tutum gösterirler.

· Yetişkinlerden kendi yaptıkları ile ilgili konularda onay beklerler.

· Sevildiğinden emin olmak ister.

· Mizah duygusu anlamsız sözcükler, pratik şakalar ve şaşırtıcı sorularla ifade edilir.

Değerler

  • Görev sorumluluğunu kazanmıştır ve başarılı olmanın önemini anlar.
  • Bilinçli bir şekilde davranmaya başlar. Hareketlerinin sonuçları hep uçlarda seyreder. Davranışlar ya hep doğrudur, ya da hep yanlıştır.
  • Bazı kurallar olduğunu kabul etmeye başlar ama bu kuralların arkasında yatan prensipleri anlayamaz.

Kişilik

  • Yetişkin ve çocuk dünyası arasındaki farklılıkları ayırt eder.
  • Fiziksel açıdan kendine bakma konusunda bağımsızlığını kazanmaktadır.
  • Günlük yaşam için gerekli olan pratik bilgiyi kazanmaktadır.
  • Gecikmiş bir başarı için hemen ödüllendirilmeyi beklemekten vazgeçer.

ZİHİNSEL (BİLİŞSEL) GELİŞİM

Düşünce

  • Hayal ve gerçek dünyasını daha net bir şekilde ayırt eder.
  • 7 yaşında dikkat süresi önemli ölçüde genişler, dikkatini başka yöne çevirebilir.
  • Olgular genellikle fonksiyoneldir. Beraber işlev gören veya aynı amaca hizmet eden iki objeyi benzer görür. Örneğin kaşık ve çatal benzer objelerdir. Çünkü ikisiyle de yemek yenir.
  • Objeleri niceliğine ve ölçü boyutlarına göre sıralar.
  • Hafızası somut olgular (numara, harf gibi) açısından oldukça iyidir. İkiden fazla fikri, kısa süre içinde hatırlayabilir. Görüntü ve seslerle ilgili yaptığı sınıflandırma, daha kolay hatırlamasını sağlar. Bilgiler, anlamlı bir bütün halinde verildiğinde çocuk tarafından daha kolay hatırlanır.
  • Yargılama yapabilmesi ve karar verebilmesi için uzun süreye ihtiyaç duyar.

Dil

  • Sözcükler ve resimlerin gerçek objeleri temsil ettiğini öğrenir.
  • Bugün ve geçmiş olaylarla ilgili hikayelere ilgi gösterir.
  • Kelime hazinesindeki somut kelimelerin sayısı daha fazladır. Örneğin, aktiviteleri ve objeleri temsil eden kelimeleri bilir.
  • Anlama kabiliyeti, konuşma kabiliyetine nazaran daha gelişmiştir.
  • Kelimeleri sert bir şekilde ifade edebilir.
  • Yetişkinler, iletişimi önleyen ve hatırlamayı gerektiren konularda onların dili kullanma zorluklarının farkındadırlar.
  • Benzerlikleri ve zıtlıkları kelimelerle ifade edebilirler.

8-10 YAŞLAR

FİZİKSEL (MOTOR) GELİŞİM

  • Kendine verdiği değer ve diğerlerini etkileme açısından fiziksel yetenekler daha önem kazanır.
  • Kızlar erkeklere göre daha hızlı gelişme kaydederler; boyları daha uzundur; daha güçlüdürler ve kas koordinasyonu daha gelişmiştir.
  • Enerjiktir. Fiziksel aktiviteler daha önemli olmaya başlar.
  • Bu yaş periyodunun sonuna doğru kızlarda ergenlik gelişimi hızla başlar.
  • Erkek çocukların fiziksel gelişiminde durgunluk görülür.
  • Kişisel temizliğiyle ilgilenme sorumluluğunu alabilirler.

SOSYAL GELİŞİM

Aile

  • Anne-baba rehberliği ve desteğinin çocuğun okul başarısı üzerinde büyük etkisi vardır.
  • Anne-babanın ilgisi ve teşviki çocuğun ev dışı ilgilerinin ve aktivitelerinin genişlemesinde büyük rol oynar.
  • Anne-babalar kişisel ve sosyal sorumluluklar almada çocuğa yardım ederler.

Arkadaşlıklar

  • Değişebilen ve yaşıtları tarafından empoze edilen kurallarla fazla ilgili olurlar.
  • Yaşıtlar, cinsel konular hakkında doğru ya da yanlış bildiklerini paylaşırlar.
  • Yarışma ve rekabet ortamlarından hoşlanırlar, hırslıdırlar. Kendileriyle gurur duyarlar.
  • Kızlar ve erkeklerin ilgi duydukları konular farklıdır.
  • Kızlar ve erkekler arasındaki farklılıklar, sık sık tartışmalara yol açar.
  • Kızlar ve erkekler aynı gruplar oluştururlar.
  • Özellikle aynı cinsten olan yaşıtlarla fiziksel oyunlar oynanırken aşırı enerji sarf edilir.
  • Hem erkekler, hem de kızlar hobileri ile ilgilidirler.
  • Yaşıt grubunun bu yaşlardaki çocuklar üzerindeki etkisi gittikçe artar.

Okul

· Okul aktivitelerindeki aşırı hırs, başarısızlıkla başa çıkmayı zorlaştırabilir.

· Öğretmenin desteği ve beğenisine olan ihtiyaç devam eder.

· Beklenen sorumlulukları yerine getirebilir.

DUYGUSAL GELİŞİM VE KİŞİLİK GELİŞİMİ

Heyecanlar (Duygular)

  • Diğer insanların duygularına olumlu ve/veya olumsuz bir şekilde tepki verirler.
  • Eleştirilme ve alay edilme konusunda hassastırlar.
  • Yetişkinlerle sıcak, arkadaşça ilişkiler kurmaya çalışırlar.
  • Endişeler daha çok kişinin kendisine saygısını ve güveninin tehdit eden olaylarla ilgilidir. Örneğin, anne-babadan birini kaybetme, ailenin ekonomik durumunda bozukluk gibi…

Değerler

İzleyiciler

Blog Arşivi