25 Kasım 2009 Çarşamba

YIL 1919 ,YIL 2007

Son günler de yaşadıklarımız Boğazlayan Kaymakamı Yozgat Mutasarrıf Vekili Mehmet Kemal Bey’i hatırlatmakta.

Mehmet Kemal Bey’i yargılamaya kadar götüren olaylar nasıl başlamıştı?

Yıl 1919,

Batı ve yerli işbirlikçileri Ermeni soykırımını ileri sürerek kurbanlar istemektedir.

Fransız ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanlarının ve Ermeni Patriği Zaven Efendi’nin baskısına boyun eğen Sadrazam Damat Ferit Paşa vatanına sadakatle hizmet eden memurları yargılamaktadır.

Yargılananlar arasında Boğazlayan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey de bulunmaktadır.

Ermeni soy kırımı yapmaktan sanıktır.

Mahkeme Başkanı Mahmut Hayret Paşa..

Sadrazam Damat Ferit Paşa Mahkeme Başkanı Mahmut Hayret Paşa’yı yetersiz görerek azleder yerine “nemrut” lakabıyla anılan Kürt Mustafa Paşa’yı görevlendirir.

Adalet ve hukuk katledilerek batıya ve Ermenilere şirin görünme adına hükümetin emirleri yerine getirilerek Mehmet Kemal Bey bu “düzmece” mahkemenin verdiği 8 Nisan 1919 tarihli kararla idama mahkûm edilir ve karar 10 Nisan 1919 Perşembe günü Beyazıt Meydanı’nda infaz edilir.

Verilen bu karar karşısında halktan istenilen tepki gelmez,kararın önüne geçilemez. 10 Nisan 1919 günü, henüz 35 yaşında iken Beyazıt meydanında kurulan idam sehpasına getirilen Mehmet Kemal Bey’in, idam sehpasındaki son sözleri oldukça hazindir.

Türk Milletine şöyle seslenir..

“Borcum var, servetim yok! üç çocuğumu yetim bırakıyorum... Onları Asil Türk Milletine emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin. Âmin!” “Sevgili vatandaşlarım ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptım, vicdanım emindir, ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar, eğer buna adalet diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet.”

Yıl 2007

İstanbul’da bir cinayet işlenir.

Ölen Ermeni asıllı Türk vatandaşıdır.

Cinayet milletimizi derinden etkilemiştir.

Ancak fırsatı ganimet olarak değerlendiren iç ve dış Türk düşmanları iş başındadır.

AB-D’ye yaranmak ve milli refleksi kırmak için cinayet “milliyetçi””vatansever””ulusalcılara” yıkılmak istenir.

Bu seferki yargıç “Nemrut” Kürt Mustafa Değil, Satılık medya ve kalemşorlardır.

Akla ve mantığa sığmayan tahminler ileri sürülür.”Çamur at kendi kalmazsa izi kalır” mantığı düşünceye hakimdir.

Daha önce de aynı taktik Danıştay cinayetinde kullanılmış, tutmamıştır.Bu seferki fırsat kaçırılmamalıdır…

Baykuşlar tünedikleri televizyon ekranlarından ve gazetelerde ki köşelerinden günlerce hakaret dolu sözlerle “milliyetçilere” ithamlarda bulunurlar.

Türk’üm diyen herkes saldırının hedefidir.

Amaç milli refleksin kırılmasıdır.Son zamanlarda vatan hainlerinin yaptıkları toplantılarda “milliyetçileri” özellikle hedef almalarındaki gaye de budur.

Oysa Atatürk, 1 Kasım 1936’da T.B.M.M’ ni açarken yaptığı konuşmada millî birlik ve millî şuurun kıymetini şöyle ifade etmektedir: “Seneler geçtikçe, millî ideal verimleri, güvenle çalışmada, ilerleme hevesinde, millî birlik ve millî irade şeklinde, daha iyi gözlere çarpmaktadır. Bu, bizim için çok önemlidir; çünkü biz, esasen millî mevcudiyetin temelini, millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz.”

İşte hainlerin bir türlü hazmedemedikleri ve önlerinde en büyük engel gördükleri varlığımızın teminatı olan milli şuur ve milli birliğin ortadan kaldırılması istemidir.

Milli şuurumuzu birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz sürece buna maaffak olamayacaklardır.

Bakın ;bunun için Bilge Kağan asırlar öncesinden bize nasıl sesleniyor.

“Ey Türk Milleti ,titre ve kendine dön!”

22.01.2007

T.Fikret BİLGİN

www.kuvvaimilliye.net

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi