26 Ocak 2009 Pazartesi

Oykulerde ATATURK

MORSEVDA
Ataturk'un bahce mimari Mevlut Baysal anlatiyor

Cankaya Kosku'nun bahcesini yapiyordum. Bir gun Ataturk, yaveri ve ben bahcede dolasiyorduk. Cok ihtiyar ve genis bir agac Ata'nin gececegi yolu kapatiyordu. Agacin bir yani dik bir sirt, diger yani suyu cekilmis bir havuzdu. Ata, havuz tarafindaki kisma yaslanarak karsiya gecti. Derhal atildim:

- Emrederseniz derhal keselim Pasam!

Bir an yuzume bakti, sonra:

- Yahu, dedi, sen hayatinda boyle bir agac yetistirdin mi ki keseceksin!

***

Ataturk, 1936'da bir lise ogrencisine sunlari yazdirmistir: "Garb senden, Turk'ten cok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu boyleydi. Eger bugun garb, nihayet teknikte bir tefevvuk gosteriyorsa ey Turk cocugu, o kabahat da senin degil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir neticesidir."

***

Birgun Musluman memleketlerinden birinde (Misir'da) bagimsizlik davasi icin calisan liderlerden biri, Mustafa Kemal'i gormeye gelmisti. Kendisine:

-"Bizim hareketin de basina gecmek istemez misiniz?" diye sordu.

Olabilecek sey degildi ama insan yoklamalarini pek seven Mustafa Kemal:

-"Yarim milyonunuz bu ugurda olur mu?" diye sordu.

Adamcagiz yuzune bakakaldi.

-"Fakat Pasa Hazretleri yarim milyonumuzun olmesine ne luzum var? Basimizda siz olacaksiniz ya..."

-"Benimle olmaz beyefendi hazretleri, yalniz benimle olmaz. Ne vakit halkinizin yarim milyonu olmeye karar verirse, o zaman gelip beni ararsiniz."

***

Dusman 18 Mart 1915' te donanma saldirisinda basarisizliga ugramasi uzerine karadan zorlama yapmak uzerine bogaz disindaki adalara yiginak yapmaya koyuldu. Bu haber alindiktan sonra 22 Mart 1915' te Canakkale bolgesinde besinci ordu kuruldu. Butun kuvvetler ordu emrindeydi. Ordu onbesinci kolorduyu Maydos cevresinde birakarak 19. tumeni 19 Nisan' da yedek alarak Biga' ya geldi. 25 Nisan 1915' te tanyeri agarirken Ariburnu ve Seddulbahir bolgesine ilk dusman birlikleri cikti. Ariburnu' na cikan kuvvet gozetleme taburunu puskurterek, sonradan Kemalyeri adi verilen yere kadar ilerledi burada arkasindan kosup gelen 27. Turk alayi ile karsilasti. Dusman cikarmasini haber alan Mustafa Kemal, Conkbayiri yonunde yuruyen dusmana karsi ordudan emir almayi beklemeden kuvvetlerini harekete gecirdi. Birliklerine kendisi yol bularak Kocacimen tepesine vardi. Askerlerine orada kisa bir dinlenme vererek, Alata gidilmedigi icin yanindakilerle yaya olarak Conkbayirina geldi. Orada cephaneleri bittigi icin ve dusmanca kovalanan bir gozetleme bolugune rastladi: - Nicin kaciyorsunuz? Dedi. - Efendim dusman... - Nerede dusman? - Iste... diye 261 rakimli tepeyi gosterdi. Gercekten de dusman birinci avci hatti 261 rakimli tepeye yaklasmis, serbestce ilerliyordu. Askerleri dinlenmeleri icin birakmis ve dusman da bu tepeye gelmisti. Dusman ona kendi askerlerinden daha yakindi. Bulundugu yere gelseler kuvvetleri pek kotu duruma duseceklerdi. O zaman bir mantikla mi yoksa icgudusel olarak mi bilinmez kacan erlere: - Dusmandan kacilmaz, dedi. - Cephanemiz kalmadi, dediler. - Cephanemiz yoksa sungumuz var, dedi. Ve bagirarak: - Sungu tak! Dedi. Yere yatirdi. Ayni zamanda Conkbayiri' na dogru ilerleyen piyade alayi ile Cebel bataryasinin erlerini mars marsla bulundugu yere gelmeleri icin emir subayini yoladi. Erler yere yatinca, dusmanda yere yatmisti. Iste savasin kazanildigi an bu andi...

***

YENI TURK ALFABESININ KABULU Ataturk 1928 yili Haziran' inda, yeni Turk Alfabesi' nin tespiti ile ilgili bir komisyon kurulmasini istedi. Calismalarin sonucu olan alfabeyi Ata'ya Falih Rifki Atay getirdi. Ataturk bunlari uzun uzun inceledi ve sordu:

- Yeni yaziyi uygulamak icin ne dusundunuz?

Falih Rifki: - Bir onbes yillik uzun, bir de bes yillik kisa sureli iki oneri var dedi.

Oneri sahiplerine gore ilk zamanlar iki yazi bir arada ogrenilecekti. Gazeteler yarim sutundan baslayarak yavas yavas yeni yazili kismi artiracaklardi. Daireler ve yuksek okullar icinde bazi yontemler dusunulmustu. Ataturk Falih Rifki'ya bakti: -

Bu, ya uc ayda olur ya da hic olmaz, dedi.

Hayli radikal bir devrimci iken Falih Rifki dahi sasirmis ve bakakalmisti. Ataturk devam etti ve:

- Cocugum, dedi, gazetelerde yarim sutun eski yazi kaldigi zaman dahi herkes bu eski yazili parcayi okuyacaktir. Iste bu yuzden olmaz, dedi.

***

CANAKKALE GECILMEZ

10 Agustos 1915. Conkbayiri' ni almak ve butun bogaza hakim olmak icin Ingilizler 20.000 kisilik bir kuvvetle gunlerce kazdiklari siperlere yerlesmisler, hucum anini bekliyorlardi. Gecenin karanligi tamamen kalkmis, tan agarmak uzereydi. 8. tumen komutani ve diger subaylarini cagirdim:

- Mutlaka dusmani yeneceginize inaniyorum ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kirbacimla isaret vedigim zaman hep birlikte atilirsiniz. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hucum baskin seklinde olacakti. Sakin adimlarla ve suzulerek dusmana 20-30 metre yaklastim. Binlerce askerin bulundugu Conkbayiri' ndan ses cikmiyordu. Dudaklar sessizce bu sicak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kirbacimi basimin ustune kaldirip cevirdim ve birden asagi indirdim. Saat 4.30 da kiyametler kopmustu. Ingilizler neye ugradiklarini sasirmisti. ^^Allah Allah^^ sesleri butun cephelerde, karanlikta gokleri yikiyordu.

Her taraf duman icinde ve heyecan her yere hakim olmustu. Dusmanin topcu atesi buyuk cukurlar aciyor, her tarafa sarapnel ve kursun yagiyordu. Buyuk bir sarapnel parcasi tam kalbimin uzerine carpti, sarsildim, elimi gogsume goturdum, kan akmiyordu. Olayi Yarbay Servet Bey'den baska kimse gormemisti. Ona parmagimla susmasini emrettim. Cunku vuruldugumun duyulmasi butun cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin uzerinde bulunan saat param parca olmustu. O gun aksama kadar birliklerin basinda daha hirsli olarak carpmistim. Yalniz bu sarapnel vucudumla kalbimin uzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi birakmisti.

Ayni gunun gecesi, yani 10 Agustos gunu, beni mutlak olumden kurtaran ve parcalanan saatimi Ordu Komutani Liman von Sanders Pasa' ya hatira olarak verdim. Cok sasirmis, heyecanlanmisti. Kendisi de alip cep saatini bana hediye etti. Bu hucumlarda Ingilizler binlerce olu birakarak tamamen geri cekildi ve Canakkale' nin gecilmeyecegini iyice anlamis oldular.

***

SAVARONA

Ataturk' un Istanbul' daki mutluluklarindan biri Florya' yi kesfetmesi oldu. Birkac gidip gelmeden sonra buradaki plaji canlandirmaya karar verdi. Deniz kosku, alaturka deniz hamami gibi birseydi. Ataturk denize o kadar ihtirasli baglanmisti ki yillarca yaz aylarini adeta su icinde gecirdi. Yuzme ve kurek idmanlari yapar ve burada da halktan ayrilmazdi. Ilk projeye gore Ataturk Kosku kumsalin sonundaki bir tepecik ustune yapilacakti, asagida da bir banyo yeri hazirlanacakti. Kalabaliktan uzaklasmayi istemedi. Yine ilk projeye gore demir yolu geriye alinacakti:

Canim, dedi. Ankara' da dag basinda yasiyorum, Istanbul' da Saraya hapsoluyorum; birakin burada gelenleri gidenleri, hic olmassa tren gurultusu duyayim.

Son zamanlarda Sile' yi gormus, pek sevmisti yasasaydi orasini da canlandiracakti.

Buyukce tekne olarak emrinde Ertugrul Yati vardi. Marmara icin yapilmis bu yatla bir defa Karadeniz' e cikmisti. Sert bir havada yat az daha batiyordu. Memleket kiyilarini dolasmak uzere Istanbul' dan uzaklasinca Denizyollari' nin bir yolcu gemisini seferden alikoymak gerekiyordu. Iste Ataturk' e yeni bir yat alinmasi bu gereksinimden dogmustu.

Amerikali bir milyoner kadinin yaptirmis oldugu Savarona, ileri surulen bir dusunceye gore Amerika' ya sokulmadigi icin, ucuza almisti. Planlarini gormus ve yati cok begenmisti. Ne yazik ki yat geldgi zaman Ataturk'un olumcul bir hastaligi vardi. Pek sevdigi bu yatta cok zamani yatakta gecirdi. Bir gun soyle dedi:

-Bir cocuk oyuncagini bekler gibi bu yati beklemistim. Mezarim mi olacak bu tekne benim? Ataturk' u olum yatagina Savarona' daki kamarasindan bir koltugun icinde ancak goturebildiler. Yat Dolmabahce Sarayi onunde boynunu bukerek Ataturk'u bosuna bekledi.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi