24 Ocak 2009 Cumartesi

mikrop

Vücuda giren mikroplar sağlıklı hücrelere yapışır ve onları yok etmeye başlar. Bir müddet sonra vücut direnci azalır, mikroplar o kadar hızlı yayılır ki tüm bedeni ele geçirir. Vücudun içinde, küçük kurtçuklar oluşmaya başlar. Bu kurtçuklar içerden bedeni yemeye ve yok etmeye programlanmışlardır. Yani ölüm makinesidirler.

Türkiye'yi bir vücut olarak düşünürsek; Şeyh Sait ile başlayan ve sağlıklı bünyeyi hastalığa sürükleyen bir bölücülük mikrobuyla karşı karşıya bulunmaktayız.

Bu mikrop vücudumuzun belli bir bölgesini hedef almış ve oraya yerleşmiş, bulunduğu bölgedeki sağlıklı hücrelere hastalığını, mikrobunu yaymıştır.

Gene Türkiye'yi bir vücut olarak düşünürsek; bünyeye bir mikrop daha girmiştir. Onun vücuda giriş tarihi de bölücülük kadar eskidir. 1920'lere kadar uzanan bir geçmişe sahip olan bu mikrobun adı da köktendincilik ya da irtica mikrobudur.

Bu mikrop vücudu ele geçirmeye, sağlıklı işleyen tüm hücrelerin içine girip onları yok etmeye ve bedeni öldürmeye programlanmıştır.

Bu mikroplar başlarda çok sinsidir. Sağlıklı hücreyle aynı görünüşe sahiptir. Zaman geçtikçe mikroplar güçlenmiş, şeklini değiştirmeye başlamış ve artık sinsice değil açıktan açığa sağlıklı hücrelere saldırmaya, onları yok etmeye başlamıştır.

Kanser hücrelerini düşünün. Bu kanser hücrelerini besleyen, güçlenmelerini sağlayan bir takım dış etkenler vardır değil mi? Sigara gibi, sağlıksız beslenme gibi. İşte Türkiye'nin bünyesine nüfus eden bu bölücü ve irticacı mikroplar da tıpkı kanser hücreleri gibi dışardan beslenmektedir.

Dışardan gelen etkiye göre; kimi zaman bölücülük mikrobu, kimi zaman da irtica mikrobu beslenip büyür ve etki alanını genişletir.

Bazen bünye hastalığının farkına varır ve tedaviye başlar. Tedavi sonunda bölücülük ya da irtica mikrobunun çok büyük bir kısmı yok edilir. Ancak vücut mikroplardan tamamen kurtulamaz. En küçük bir zayıflıkta bu mikroplar eskisinden de hızlı çoğalmaya başlar.

Artık mikroplar vücudun içinde küçük kurtçuklar oluşturmuştur. Bu kurtçuklar vücudu içerden yemeye ve dışa doğru çıkmaya başlamıştır. Bedenin dışında yaralar oluşmaya başlar. Bu yaraları gören, o mikropları besleyip kurtçuk haline gelmelerini sağlayan dış etkenler; vücudu parçalamaya başlar. Her biri bedenin bir parçasını örneğin; kimisi Kıbrıs parçasını, kimisi Güneydoğu parçasını, kimisi Doğu Anadolu parçasını, kimisi Adalar parçasını almak için önceden anlaşmışlardır.

Ancak bir de vücudu bu tip mikroplardan koruyacak adına T hücresi denen akyuvarlar vardır. Bu alyuvarların görevi vücudu oluşturan sağlıklı hücrelere saldıran mikropları yok etmektir. Türkiye'de T hücrelerinin karşılığı; laik ve Atatürkçü yapıya sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri yani Türk Ordusudur.

Bugün bu mikropların Türk Ordusuna saldırmalarının, onu zayıflatmaya çalışmalarının ve hatta ele geçirmek için, içine sinsice girme çabalarının nedeni; Türkiye'nin bağışıklık sistemini yok ederek, yaraların tüm vücudu kaplaması ve içimizdeki mikroplara hükmeden dışarıdaki o büyük mikropların tüm vücudu ele geçirmesini sağlamaktır.

Artık içimizdeki mikroplar eskisi gibi korkak da değildir. Dışarıdaki büyük mikroplar tarafından çok iyi beslenmişlerdir. Bu yüzden alenen bağışıklık sistemimizin bel kemiği olan Türk Ordusuna saldırabilmekte, küçük düşürecek beyanlar vermekte ve bunları yaymaktadırlar.

Peki henüz bu mikroplarla karşılaşmamış sağlıklı hücrelerin yapması gereken şey nedir? Bölücülük ve irticai mikrobuna karşı birleşmek ve T hücresine atılan çirkin iftiralara, küçük düşürücü beyanlara kulak tıkamak ve onu desteklemek değil mi?

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi