30 Ocak 2010 Cumartesi

Devlet Adamı " Ananıda al git Ulan demez" Mustafa Kemal Atatürk'ten bir ana anı..."

BEN İNSAN DEĞİLMİYİM...

Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal'in özel treni Eskişehir'e
doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş
sonrası Anadolu'sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir'e
gidip annesini görecek. Ve Latife'yi.

Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal'in ve bir türlü uyku
tutturamıyor.

Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor.
Kapıya dayanmış karanlığı seyrederken bir yandan da kendi kendine
mırıldanıp duruyor.

"Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmedim.

İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yitirdik. Peki,
ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak,
giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: 'Anamız öldü paşam!'
diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla
anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı
uzatsam, 'Paşam sen sağ ol' desem 'Eyvah demez mi?' 'Koca vatanı
kurtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"

Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İçeriden bir
ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.

Çavuş kompartıman kapısını açıp selam duruyor:

"Emret Paşam".

Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:

"Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?"

"Uyku tutturamadım da Paşam"

"Annemden bir haber var mı?"

"Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size
sunacaklar."

"Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi
aldım."

Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor:

"Ne olan, ne haber aldın ki paşam? Hayır haber inşallah."

Mustafa Kemal usul usul anlatıyor.

"Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele
geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana birşeyler anlatıyordu. Birden bir
fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey
yapamadım. Hiç, hiç!.."

Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:

"Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!"

Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle
karşılaştı.

"Ver onu" dedi. "Paşamız bekliyor."

Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve: "Sen sağol paşam" dedi.

"Millet sağ olsun."

Gözünden iri bir damla göz yaşı akıvermişti. Çavuş "Ağlama paşam"
diye yalvardı.

"Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama,
Anavatan kurtuldu. Bununla da teselli bulurum. Benim için ikisi bir."

İşte ben bunun için:

'Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini' diye cevap vermedim mi
Namık Kemal'e? Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine
sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı.





YORUM:



Hepimizin anası ağlamasın, vatansever evlatlar yetiştirsin diye
çabaladı Mustafa Kemal Atatürk.

Bu ülkeye onun gibi bir devlet adamı daha gelmedi...



Mustafa Kemal Atatürk müthiş zeka, müthiş düşünce adamı, müthiş
insancıl, müthiş vatansever, müthiş stratejist, bilim ve ilim
adamıydı.



Bunca yıl geçmesine rağmen ölümünden, halen bu kadar çok kendisnden
bahsetmemiz boşuna değil.



Boş beyinlere, satılık beyinlere bazı analar verememiş vatan sevgisi
ne yazıkki...

Vatanı olmayanın namusuda olmaz, dinide olmaz...


Hakan ASİLTÜRK

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi