Tarihin Doğru Belirlenmesi Herhangi bir tarihi elinize aldığınız zaman, onun gerçeğe uygun olup olmadığına güven duymak için dayandığı kaynak ve belgeleri araştırılır. Bizim şimdiye kadar doğru bir millî tarihe sahip olamayışımızın sebebi tarihlerimizin, gerçek okuyucuların belgelere dayanmaktan ziyade ya birtakım meddahların veya birtakım kendini beğenmişlerin gerçek ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak talihsizliğidir. İnsan, tarihin anlamını ancak olgun bir yaşa eriştikten sonra anlıyor. Ve tarih ancak bu yaştan sonra yazılabilir. Çok arzu ederdim ki, birkaç arkadaşla beraber yaşamımızdan geri kalan zamanı tarih yazmakla geçirelim! Tarihi yapan akıl, mantık, düşünüp karar verme değil, belki bunlardan daha çok duygulardır. Sonradan uydurma bir eser meydana getirerek ertesi gün pişman olmaktansa, hiçbir eser meydana getirmemek, beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir. İnsanların Tarihten alabilecekleri dersler Teorik olarak hükümdarlar bağımsızlık karşıtı olamazlar. Bir varlığın başında bulunanlar o varlığın daima kendi ellerinde kalmasını isterler; fakat gerçekte halkın iradesinin belirmesine karşıdırlar. Bu düşmanlık o kadar büyüktür ki, bu hususta mağlup olmak ihtimali karşısında yabancı kuvvetlere başvuran hükümdarlar yok değildir. Tarih, bu cins hükümdarları kaydetmiştir. 1922 (Atatürk'ün R.Y.G.S., s.137) Büyük şöhretler ve millî noktadan incelenmesi Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insanlar millî noktadan erdeme sahip değildir. Meselâ gerçekten askerî kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangınlar harabeler üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düşününüz. Onun hareketleri Fransız milletinin gerçek ve millî çıkarlarını değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi. Bunu tatmin için Fransa'nın milyonlarca seçkin evlâdını eritti ve nihayet hepinizin bildiğiniz sonuca uğradı. Bizim Osmanlı Tarihi'ndeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı noktadan incelemek, aynı nitelikte karşılaştırmak mümkündür. Gerçek değerler ve tarih Ankara ve İstanbul şehirlerinden birine "Atatürk" adı verilmesi için bir yasa önerisi hazırlığı üzerine söyledikleri: Bir adın tarihte kalması ve ağızlarda söylenmesi için, şehirlerin temellerine sığınmak şart değildir. Tarih, zorlanmayı sevmeyen nazlı bir peridir; fikirleri tercih eder. Tarih bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Dünya tarihinin seyri ve Türkler İnsanların meşgul olduğu bütün sorunlar, karşılaştığı bütün tehlikeler, kazandığı başarılar, ortaklaşa, umumî bir mücadelenin dalgaları içinden doğagelmiştir. Doğu milletlerinin, batı milletlerine saldırı ve hücumu, tarihin bellibaşlı bir evresidir. Doğu milletleri arasında, Türk unsurunun başta ve en kuvvetli olduğu bilinen bir gerçektir. Gerçekten Türkler, Müslümanlıktan önce ve Müslümanlıktan sonra, Avrupa içerisine girmişler, saldırılar, istilâlar yapmışlardır. Batıya saldıran ve istilâlarını İspanya'da Fransa sınırlarına kadar sürdüren Araplar da vardır. Fakat, her saldırıya karşı, daima, karşı saldın düşünmek gerekir. Karşı saldırı ihtimalini düşünmeden ve ona karşı güvenilir önlem bulmadan hareket edenlerin sonu, yenilmek ve bozguna uğramaktır, yok olmaktır. Batının, Araplara karşı saldırısı, Endülüs'te acı ve ibrete değer bir tarihî felâket ile başladı. Fakat, orada bitmedi,izleme, Afrika kuzeyinde devam etti. Attilâ'nır, Fransa ve Batı Roma topraklarına kadar yayılmış olan imparatorluğunu hatırladıktan sonra, Selçuk Devleti yıkıntısı üzerinde kurulan Osmanlı Devleti'nin, İstanbul'da Doğu Roma İmpa-ratorluğu'nun taç ve tahtına sahip olduğu dönemlere gözlerimizi çevirelim. Osmanlı hükümdarları içinde, Almanya'yı, Batı Roma'yı zapt ve istilâ ederek muazzam bir imparatorluk kurmak girişiminde bulunmuş olan vardı. Yine bu hükümdarlardan biri, bütün İslâm âlemini bir noktaya bağlayarak yönetmeyi düşündü. Bu emelin yöneltmesiyle Suriye'yi, Mısır'ı zapt etti. Halife unvanını takındı. Diğer bir sultan da, hem Avrupa'yı zapt etmek, hem İslâm âlemini egemenliği ve idaresi altına almak gayesini izledi. Batının arasız karşı saldırısı, İslâm âleminin hoşnutsuzluğu ve isyanı ve böyle cihangirane tasavvurlar ve emellerin aynı sınır içine aldığı muhtelif unsurların uyuşmazlıkları, sonuç olarak benzerleri gibi Osmanlı İmparatorluğu'nu da tarihin sinesine bıraktı. Yüzyıllardan beri düşmanlarımız, Avrupa milletleri arasında Türklere karşı kin ve düşmanlık fikirleri aşılamışlardır. Batı belleklerine yerleşmiş olan bu fikirler, özel bir düşünüş biçimi meydana getirmişlerdir. Bu düşünüş biçimi hâlâ her şeye ve bütün olaylara rağmen mevcuttur. Türk milleti ve Türk tarihine genel bir bakış Bizim Türk milletimiz, eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya'nın Altay yaylasında yetiştiği için kartalın üstün niteliklerini daha gençliğinde kazanmıştır; tâ uzakları görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir. Zaten maddî olsun, manevî olsun hiçbir sıkıcı sınır içinde durmaz yaradılışta olduğundan yüksek anayurdunun, dünyadan uzak vaziyetine karşı isyan etmiştir. İşte o zaman bu ilk Türkler, başlarını alarak dünyanın hem doğusuna hem batısına yayıldılar. Yılmaz atalarımızın bütün bu ilk akınlarıyla bugünün Türk milleti olan bizler pek fazla ilgiliyiz. Ancak, en büyük ilgimiz onların Çin büyük duvarını paralayarak o zamana kadar korunabilmiş Çin uygarlığının tâ yüreğine sokulmalarına yahut kuzeybatıya doğru dönerek geniş İskandinavya bölgesine girmelerine ait olmadığı gibi, tarihin Attilâ dediği büyük bir Türk komutasında Orta Avrupa'ya akın etmesine veya kardeş milletlerin bu gibi istilâ hareketlerine de bağlanamaz. Biz, doğal olarak ve başlıca o grupla ilgiliyiz ki tam batı yönünde Yakın Doğu'ya doğru gelerek, bugün Sümer uygarlığı, Hitit uygarlığı denilen uygarlıklarla Anadolu'nun başlıca tarihten önceki uygarlıklarını kurmuşlardır. Batı uygarlığı, Asya kıtasındaki insan denizinin bu birbirini kovalayan dalgaları önüne bir büyük set kurdu ve bu set en sonra Bizans İmparatorluğu şeklinde meydana çıktı. Bu imparatorlukla atalarımız dövüşmeye başladılar. Biz Türkler, her çağda doğunun kılıcının keskin ağzı idik. Lâkin gitgide birçok levanten* unsurlar biz galiplere karıştıklarından, Osmanlı İmparatorluğu denilen o milletler karması ortaya çıktı. Bu Osmanlı İmparatorluğu, memleketteki Türk unsurunu Avrupa içlerine karayel (kuzey-batı) yönünde iki büyük met dalgası halinde kullanmakla istifade etti. Kanuni Süleyman zamanında, aradaki bütün Balkanlarla ötelerini zapt ederek Viyana kapılarına dayandı. Türklerin bu yönde ikinci dalgalanışı Dördüncü Mehmet zamanındadır ki, o da aynı derece cengâverane ve zaferlidir. Osmanlı İmparatorlu İ: U. biz kahraman Türkler nedeniyle bir büyük devlet oldu ve dinimiz olan İslâmiyet üzerine büyük bir ruhanî örgüt yapıldı. İşte bu devlet ile ruhanî örgüt çok kuvvetli bir kuruluş halinde İstanbul'da birleştiler. Orada kahraman Türk, saray entrikalarına ve ruhanî örgütün nüfuzuna mağlûp oldu ki, bu iki kuruluş egemenlik merkezlerinden tâ uzakları ve Avrupa, Anadolu ve Kuzey Afrika'da-ki bölgeleri ve yönetiyordu. İşte birinci büyük tablomuz burada bitiyor. Bu tablo Türkler tarafından boyanmış süslenmiş iken bu cengâverler şimdi saray entrikalarından bunalarak arka plâna atılmışlardı. Türkler, on beş yüzyıl önce Asya'nın göbeğinde çok büyük devletler kurmuş ve insanlığın her türlü kabiliyetlerine belirti olmuş birer unsurdur. Elçilerini Çin'e gönderen ve Bizans'ın elçilerini kabul eden bir Türk devleti, ecdadımız olan Türk milletinin kurduğu bir devlet idi. Türk Hun İmparatorlusu Teoman ve Mete Çünkü her şeyi hazırlayan odur. İskender, "Büyük" sıfatı ile anılırdı. Fakat gerçekte ondan büyük olan Filip'tir. Çünkü İskender'in başarısı için gereken siyasî ve askerî vasıtaları hazırlayan odur. Eyüpoğullarından Selâhattin, Haçlılardan Kudüs'ü kurtarmış olmakla tanınmış büyük bir Türk'tür. Fakat ondan daha büyük olan bizzat Selâhattin'i ve onun başarılı ordularını ve vasıtalarını hazırladıktan sonra ölen büyük Türk Nurettin'dir. İnsanlık tarihinde silinmez satırlarla varlığını yazdırmış olan odur. Doğu Sorunu Biliyorsunuz ki, batı âlemi Osmanlı Devleti'ni yıkmak için ortaya Doğu Sorunu adıyla bir sorun çıkarmıştı. Batı öyle zannediyordu ki, Osmanlı Devleti'ni yıkmakla onu oluşturan ana unsuru da yıkacaktı. Gerçi başarılı oldu; fakat ikincisinde olamadı ve olamayacaktır. Batı âlemi hâlâ Osmanlı Devleti ve çöküş sebepleri Türk milleti, bin yıldan fazla bir zamandır bu topraklarda yaşama hakkına sahiptir. Bu eskiye ait kalıntılarla belirlenmiştir. Osmanlı Devleti'ne gelince, bu devlet yedi yüzyıldır yaşamaktadır ve muhteşem geçmişi ve tarihiyle övünebilir. Biz, kudreti ve görkemi bütün dünyada, Asya, Avrupa ve Afrika kıt'alarında tanınan bir milletiz. Savaşçılarımız ve ticaret gemilerimiz okyanusları aşmışlar ve bayrağımızı Hindistan'a kadar götürmüşlerdir. Yeteneklerimiz, bir zamanlar sahip olduğumuz ve bütün dünyaca bilinen egemenliğimizle kanıtlanmıştır. Fakat son yüzyıl boyunca Avrupa kuvvetlerinin, hükümet merkezimizdeki entrikaları ve bu entrikaların sonucunda bağımsızlığımıza müdahaleleri, ekonomik hayatımızı engelledikleri sınırlamalar, yüzyıllarca bir arada kardeşçe yaşadığımız Müslüman olmayan unsurlarla aramızda ektikleri anlaşmazlık tohumları ve bu durumlara ek olarak hükümetlerimizin zayıflığı ve bunun sonucu olan kötü yönetim, çağdaş seviyede gelişme ve refah yolunda ilerlememize engel oluşturdu. Bugün içinde bulunduğumuz acı durum, hiçbir zaman bizim esastan yetersizliğimizi veya çağdaş uygarlığa uyamadığımızı ifade etmez. Bu, tamamen yukarıda sayılan birbirine zıt sebepler yüzünden ortaya çıkmıştır. Tarihimizle kanıtlanmıştır ki, şimdiye kadar sayısız zaferler elde etmişizdir. Tarihimiz birçok parlak zaferler kaydeder. Fakat zaferle beraber her şey bırakılmış ve verimli sonuçlarını toplamayı ecdadımız ihmal etmiştir. İslâm âlemine dahil topluluklar ile Hıristiyan âlemine ait kitleler arasında birbirini affetmez gören bir düşmanlık vardır. İslâmlar Hıristiyanların, Hıristiyanlar İslamların ebedî düşmanları oldular. Birbirlerine kâfir, bağnaz gözüyle baktılar. İki dünya birbirleriyle yüzyıllardan beri bu bağnazlık ve düşmanlıkla yaşadı. Bu düşmanlığın sonucudur ki, İslâm âlemi batının her yüzyıl yeni bir şekil ve renk alan ilerlemelerinden uzak kalmıştı. Çünkü, İslâm topluluğu o ilerlemelere kibirle, nefretle bakıyordu. Aynı zamanda iki kitle arasında uzun yüzyıllar boyunca devam eden düşmanlık zoruyla İslâm âlemi, silâhını bir an elinden bırakmamak zorunluğunda idi. İşte silâhla bu sürekli uğraşı, düşmanlık duygusuyla batının ilerlemelerine ilgi göstermeme, gerilememizin sebep ve etkenlerinden diğer birini oluşturur. I. Dünya Savaşı ve Türkiye Türkiye, Umumî Savaş'a girmeye mecburdu ve mevcut dünya dengesine göre bu giriş şekli de olandan ve görülenden başka türlü olamazdı. Belki savaşa giriş zamanı, belki kuvvetlerin kullanma tarzları, sözün kısası bir sürü ayrıntı tenkit olunabilir. Fakat, esasa diyecek yoktur. Türkiye savaşa girerdi ve böyle girerdi. 1914 yılı sonlarında Sofya'dan, yakın arkadaşı Salih Bozok'a yazdığı mektuptan: Genel durum hakkında görüşümü soruyorsun. Bu husustaki görüşüm, yalnız sende kalmak şartıyla yazıyorum. Biz hedefimizi belirlemeden umumî seferberlik ilân ettik; bu çok tehlikelidir. Çünkü başımızı bir tarafa mı, yoksa birçok taraflara mı vuracağız? Belli değildir. ..Ben, Almanların bu savaşta galip geleceklerine kesinlikle emin değilim! Madam Corinne'e Çanakkale'den yazdığı bir mektuptan: Burada, benim ismimin duyulmamasına hayret etmemeli; çünkü ben önemli bir savaşın kahramanı olarak Mehmet Çavuş'a şeref kazandırmayı tercih ettim! Tabiî şüphe etmezsiniz ki, savaşı yöneten sizin dostunuzdu ve savaş gecesi, savaşanların saflarında Mehmet Çavuş'u bulan da o İdi. Kazanılan zaferler Alman emir ve komutasının değil, Türk erinin cevherini kavrayabilmiş Türk komutanlarının eseridir. Türk milletinin kanında, kromozomlarında atalarından geçen kahramanlık cevheri, üstün savaş mirası vardır. Bu cevheri iyi kullanan komutan, tarihte ve gün içinde zafere ulaşmıştır. Çanakkale zaferi de, diğer zaferler de Türk komutasının, Türk erinin eseridir. Çanakkale savaşlarını kazandıran ruh Biz, bireysel kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz; yalnız size Bombasırtı vak'asını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşı siperler arasında uzaklığınız sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak.. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına tümüyle düşüyor; ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve kadere boyun eğişle biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir bezginlik bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran-1 Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale savaşını kazandıran, bu yüksek ruhtur. Mondros Ateşkes Antlaşması Sevres Antlaşması Siyasî, adlî, ekonomik ve malî bağımsızlığımızı yok etmeğe ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâra ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması, bizce mevcut değildir. Milletimizin bir yıllık mücadelesi sonucunda varlığını ve bağımsızlığını savunmak hususundaki çaba ve kararının sarsılmaz olduğu fiilen kanıtlandıktan sonra ancak milletimiz, İstanbul'da Padişah'ın huzuru ile toplanılarak Şura-yı Saltanat'ta ayağa kalkmak suretiyle alınan karara dayanılarak İstanbul Hükümeti'nin kabul ettiği Sevres Antlaşması altındaki idam kararının yok edici niteliğini kavradığını ve buna Türkiye'de uygulama yeri olamayacağını kararlı mücadeleleriyle maddeten kanıtladıktan sonra, nihayet İtilâf Devletleri'nin ileri gelenleri bizimle görüşmeye gerek duymuşlardır. Düşmanların bütün bir yıllık çabalarına rağmen sonuçta bugün, Sevres Antlaşması içeriği fiilen ve hükmen yoktur. Efendiler! Mağlup sıfatıyla 1918 ateşkes antlaşmalarını imzalamış olan milletler arasında bu sonuca ancak Türkiye,izlediği siyasetin uzak görüşlülüğü ve silâhlarının kuvveti sayesinde erişmiştir. İmparatorluk hulyası ve sonuçları Fakat, zavallı babamız düşünmüyordu ki bütün bu zafer emelleri peşinde dolaşırken, bu girişimler torunlara, babadan miras kalmış yerlerini kaybettirmek için zemin hazırlıyordu. Fakat efendiler! Bu topluluğun büyük bir imparatorluk, maddî bir imparatorluk halinde bir noktadan yönetilmesini düşünmek istiyorsak bu bir hayaldir! Bilime, mantığa, tekniğe aykırı bir şeydir! Dikkat ediniz ve bir tarihî gerçek, bir teknik ve bilimsel gerçek olarak daima hatırda tutunuz ki, bir siyasî cismin sınırını geçemeyeceği bir güç sonlanması vardır! Nasıl ki bir insanın normal şekillenmesi için birtakım mâkul ve doğal hatlar vardır. Eğer bu hatlar doğallıktan uzaklaşırsa, eğer insanın şekillenmesinde bu hatların tecavüz edilmesi söz konusu olursa, o zaman karşımızda ya hiç gelişmemiş bir cüce veyahut dev gibi bir şey görürsünüz! İnsanın şekillenmesi için böyle olduğu gibi insanlardan meydana gelen topluluklarda da bu kural aynen mevcut ve geçerlidir. Birkaç yüzyıl evvelki durumumuza gözlerinizi çeviriniz: Afrikalar, Suriyeler, Iraklar, Makedonyalar, Bulgaristan, Sırbistan ve diğerleri... Bütün bu ülkeleri göz önüne alınız. Bütün bu ortam, bu geniş sınır içerisinde iklimi çeşitli ve orada oturan milletlerin huyları çeşitli, her şey çeşitli olduktan sonra bunların hepsini bir imparatorluk altında bulundurmak ve yaşatmak mümkün müydü? Doğaya, akla ve doğa yasasına aykırı olduğundan dolayı sonucun ne olduğunu görüyorsunuz! Panislâmizm Panturanizm hakkında Muhtelif milletleri, ortak ve genel bir unvan altında toplamak ve bu çeşitli unsur kitlelerini aynı hukuk ve şartlar altında bulundurarak kuvvetli bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasal görüştür. Fakat aldatıcıdır. Hatta, hiçbir sınır tanımayarak, dünyada mevcut bütün Türkleri de bir devlet halinde birleştirmek, erişilmesi imkânsız bir hedeftir. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamış olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ile meydana koyduğu bir gerçektir. Türk tarihine verilen önemin sebepleri Türk çocuğu atalarını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş, bizim de içimize girmiştir. Dört yüz çadırlık göçebe bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu merkezdeydi. Evvelâ, millete tarihini, soylu bir millete mensup bulunduğunu, bütün uygarlıkların anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz. Büyük işleri yalnız büyük milletler yapar. Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur. Anadolu'nun ilk halkı Türk çocuklarında yetenek, her milletinkinden üstündür. Türk yetenek ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için gereken atılım kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu yetenekle kimseye boyun eğmeyeceklerdir. Millî tarih ve millî bilinç Biz Balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır; bu da İslâv araştırma cemiyetlerinin kurduğu dil kurumlarıdır. Bizim içimizdeki insanların millî bilinçlerini uyandırdığı zaman, biz Balkanlar'da Trakya sınırlarına çekildik. Türk tarihinin yazılması isteği Bir toplantı sırasında Türk Tarih Kurumu üyelerine söylemiştir : Ben gelip geçici bir insanım, bir gün öleceğim. Büyüklüğüne ve üstün yeteneklerine inandığım Türk ulusunun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum. Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni affedin! İzmir suikastı (1926) İzmir'de, Suikast'ı Tel'in Heyeti'ne söyledikleri: Soylu milletimin beni ne kadar sevdiğini biliyorum. Bu gösteri bana olan sevginin, şefkatin özellikle ortak ülkümüze olan bağlılığın yüksek derecesini doğrulayan yeni bir kanıttır; teşekkür borçluyum, mutluyum. Beni öldürürlerse vatandaşlarımın intikamımı alacaklarından eminim. Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına inanıyorum; Bununla övünüyorum. Karşıtlarımız düşünebildikleri iğrenç çarelere istedikleri kadar girişsinler; onların çılgınca hareketleri bizim devrim ateşimizi söndüremez. Onların kendilerini zarara, zaman zaman milleti acı ve üzüntüye uğratan akılsızlıklarına acıyorum. Cumhuriyet Hükûmeti'nin demir pençesi ve İstiklâl Yüksek Mahkemesi'nin adaleti gerçekleştiren eli duruma kesin olarak hâkim bulunuyor. Muhterem halka, onların adalete uygun çalışmaları sonuçlarını huzurla beklemelerini öğütlerim. Yaşasın millet, yaşasın devrimimiz! Tutkularını ve gizli amaçlarını, milletin kurtuluşu yolunda, doyurulmamış görenlerin, çılgınca girişimleri millî irade karşısında daima bozguna uğramıştır ve daima bozguna uğrayacaktır. Bu girişimlerin son belirtisi olarak meydana çıkan suikast olayı, naçiz şahsımızla ilgisi bakımından değil, fakat Türk milletinin mertçe niteliklerine yaraşmayan ve millet vekâleti gibi yüksek bir itibar makamını saldırı aracı yapmayı düşünecek kadar soysuzlaşan gerici bir düşünüş biçimi göstermek bakımından üzüntü sebebi olmuştur. Ancak pek sınırlı ve alçak bir grubu içine alan bu düşünüş biçimine karşı bütün milletin candan gösterdiği nefret ve direniş, Cumhuriyet'in ve Büyük Millet Meclisi kurumlarının millet katında ne derece aziz olduğunu kanıtlamak bakımından teselli ve övünme sebebi olmuştur. Büyük Söylev'i hakkında Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve ayrıntılı söylevim, en nihayet geçmişi içeren bir dönemin hikâyesidir. Bunda, milletim için ve gelecek evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklığı davet edebilecek bazı noktalar belirtebilmiş isem, kendimi mutlu sayacağım. Söylevin, gençliğimizin ve büyük milletimizin ruhunda uyandırdığı temiz yankıları dinlemekle pek övünüyorum ve mutluyum. Millî kararlılık ve bilincin değerli eseri olan aziz cumhuriyetin, bugünkü ve yarınki kuşağın demir ellerinde her an yükseleceğine ve yaşayacağına güvenim tamdır. Bu söylev, benim Türk milletine yadigârımdır. Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği, cumhuriyete inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek gerekir. Yıldırım Beyazıt Bir gün ressamlar kahramanlık çehresini kaybederlerse Yıldırım'ı alsınlar, yapıversinler. Timur Ben, Timur zamanında olsaydım, onun yaptığını yapabilir mi idim, onu söyleyemem; fakat o benim zamanımda olsaydı, belki daha fazlasını yapabilirdi. Timur'un asıl dikkati çeken hali, bir tehlike zamanında sakin ve düşünceli kalışıydı. Bu, büyük iş yapabilmek yeteneğinde olan adamlarda görülebilir. Fatih Çok kereler Fatih'in karşısında kaldığı sorunları düşündüğüm zaman, ben de aynı çözüm yollarına varmışımdır.Yalnız, Fatih benim karşısında kaldığım hadiselere nasıl çözüm yolu bulurdu, bunu çok merak ederim. İkinci Mehmet büyük adamdır, büyük!
Mevlâna büyük adamdı, büyük adamdı! Mimar Sinan Cemal Paşa Cemal Paşa'nın ölümü üzerine söylemiştir : Enver Paşa 1918 yılı sonlarında söylemiştir: Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurup ihtişamıyla batmıştır. Bunun ortasını artık tarihe bırakalım! Talât Paşa ve politikası Onlar, uzun görüşmektense, temas edilen esaslı noktalara cevap vermektense büyük bir devlet adamı vaziyeti alarak ve emsalsiz devrimci ruh sahibi olduklarını sezdirerek ve özellikle ince diplomatik ve usta politikacılık sanatlarına güvenerek, o zamanın meşhur tabiriyle "atlatmak"ı tercih etmişlerdir. Bunda başarılı olduklarından emin idiler. Farkında değillerdi ki, kendilerini derin bir merhamet duygusuyla dinliyordum. Zavallı Talât Paşa, kendisinin bir çapkın Ermeni kurşunuyla Berlin sokaklarında yere serildiğini işittiğim zaman ne kadar üzülmüştüm! Sadrazam olduğu günlerden birinde, Sadaret makamında kendisine bazı çok önemli sorunlardan söz etmiştim. Verdiği cevaplarla beni güzelce atlattığına inanmış, hattâ bu memnuniyetini bir saat sonra görüştüğü yakın bir arkadaşına hikâye etmişti. Fakat iki gün sonra kendini telâşa düşüren bir durum oluşması üzerine, beni gece yarısında evine davet ederek, çare ve önlem sormak gereğini duydu. O gece, telâşlı sadrazamın meclisinde aynı arkadaşım da hazırdı. Şu sözleri söylemekle kendimi teselli ettim: Namık Kemal II. İnönü Zaferi üzerine Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem'in tebrik telgrafına 10. 4. 1921 'de verdiği cevap:
Anadolu'ya geçişini bildiren şair Mehmet Emin Yurdakul'a çektiği telgraf: İsmet İnönü İsmet Paşa'ya "İnönü" soyadını verdiğini Başbakanlığa bildiren yazısı: Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal, geniş tarih kültürünün eseridir. Şairlerimiz, esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihi iyi bilmelidirler. Ziya Gökalp Ziya Gökalp'in hastalığı üzerine, kendisine 21.10.1924'de gönderdiği telgraf : Ziya Gökalp'in ölümü üzerine, esine gönderdiği telgraf : Ahmet Rasim Ahmet Rasim'in ölümü üzerine, 22.9.1932'de çocuklarına gönderdiği telgraf: Büyük İskender İskender* 'in doğum yerinin de Selanik yöresi olduğu kendisine hatırlatıldığı zaman söyledikleri: "Siz Napolyon*'a benziyorsunuz!" diyen General Townshend'e cevabı : İngiliz kadın gazeteci Grace Ellison'a söylemiştir: Napolyon ve Bismark Napolyon taç ve şeref peşinde koşan bir maceracıdır. Bismark*** ise tacidara hizmet eden bir insandır. Bunlarla şahsımın karşılaştırılmasını kabul etmem! Adana Acı günlere ait olmakla beraber, bu memlekete ait değerli bir hatırayı anmak isterim. Efendiler, bende bu hadiselerin ilk girişim duygusu bu memlekette, bu güzel Adana'da oluşmuştur. Bilirsiniz ki Suriye felâketinden sonra ben Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'nı almak üzere buraya gelmiştim. O zaman burada bütün memleketin, bütün milletin nasıl bir geleceğe sürüklenmekte olduğunu tamamen görmüştüm. Buna engel olmak için derhal girişimde bulunmuştum. Fakat, o zaman için bu girişimimi sonuca götürmek mümkün olamadı. Bana, milletin kurtuluşu yolunda ilk girişim duygusunun bu kutsal topraklardan gelmiş olması sebebiyle, hemşehrisi olmakla övündüğüm bu toprakları kutlarım. Düşmanların İzmir'e çıktıkları ve bütün vatanı parçalamaya karar verdikleri günlerde idi ki, İstanbul'dan çıkarak Samsun'a gelmiştim. Bu güzel ve kıymetli şehirde yabancı askerler ve subaylar dolaşıyordu. Bu güzel şehir halkının içeriyle ilişkisi, Merzifon'da bulunan yabancı askerlerle kesilmişti. Karadeniz'e açık olan bu şehir ve onun vatansever halkı, düşman donanmasının toplarıyla tehdit altında bulunuyordu. Fakat bütün bunlara rağmen ben, Samsun'u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memleket ve millete ait bütün plânlarımın, kararlarımın herhalde başarılması mümkün olduğuna bir defa daha kuvvetle inandım. Samsunluların hal ve durumlarında gördüğüm, gözlerinde okuduğum vatanseverlik, özveri, ümit ve plânlarımı olumlu görüşe eriştirmeye yetmişti. Havza Kahraman Havzalılar! Sizinle en elemli ve yaslı günlerde tanıştım. Aranızda günlerce kaldım. Eğer Havzalıların o samimî ve içten iyi kabulleri olmasa ve eğer Havza'nın yararlı ve şifalı kaplıcaları sağlık durumum üzerinde olumlu bir etki bırakmasaydı, emin olunuz ki devrim için çalışamayacaktım. Bundan dolayıdır ki, Havza'ya ve Havzalılara çok borçluyum. Kalbî bağlılığımı ebediyen saklayacak, sizi hiç unutmayacağım. Saygıdeğer Havzalılar, ilk yürekliliği, ilk cesareti gösteren, ilk örgüt yapan siz oldunuz! Devrim ve Cumhuriyet Tarihi'nde, kahraman Havza'nın ve Havzalıların büyük bir yeri vardır. İzmir İzmir, kırk yüzyıllık bir ata yurdudur. İzmir, bu kadar derin bir tarihe sahip olmakla beraber coğrafî durumu sebebiyle ekonomik ve siyasî çok büyük bir öneme sahiptir. İşte bunun içindir ki, Türkiye'yi mahvetmek isteyen düşmanların, her şeyden evvel gözleri bu tarihî, bu önemli beldeye döner. Nitekim düşmanlarımız en evvel burasını işgal etmişler, ondan sonra daha doğuya ilerlemişlerdir. İzmir'in işgali, bütün milletin kalbinde derin bir yara oluşturmuştur. Herkes İzmir için feryat ediyordu. İzmir, halkın elemlerini, feryatlarını, kararlılık ve imanını ifade etmek için bir parola olmuştu. Çeşitli görüş noktalarından çok değerli olan İzmir, elbette düşmanların elinde bırakılamazdı ve nitekim bırakılmadı. Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır! Akhisar Akhisar, düşman darbelerinin ilk hedeflerinden birini oluşturdu; fakat bu darbe karşısında dağılmadı. Derhal bir namus cephesi oluşturarak mücadeleye özveriyle devam etti. Bundan dolayı bütün Akhisarlılar milletin takdirine lâyıktır. Kemalpaşa(Nif) Arkadaşlar, bütün yaşamımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır; o gece, ordumuzun İzmir'e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir. O zaman buradan geçerken bu saygıdeğer halkın, gördüğü zulüm ve saldırıya rağmen resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutmam! Bugün o anıyı yaşıyorum, mutluyum. Erzurum Benim buraya gelişim, bütün milletin ateşten bir çember içine alınmış olduğu bir zamana tesadüf etti. Bütün millet, bu çemberin içinden nasıl çıkacağını düşünmekle meşguldü. Memleketin uzak batısı düşman ayaklarına terk edilmiş ve oradaki halk silâha sarılmış, buranın halkı ise memleketin felâketten kurtulması için ayağa kalkmış bir durumda idi. Ben, işte böyle bir zamanda Erzurum'a geldim. Burada gördüğüm samimiyet, mertlik, sevgi bağlılığı benim memleketi kurtarmak için her türlü özveride bulunmak hususundaki karar ve kuvvetimi artırmış idi. O zamanki durumumu pekâlâ biliyorsunuz. Burada rütbemi, resmî mevkiimi, üniformamı attım ve bütün dünyaya ilân ettim ki, milletin bağrında bir bireyim! Erzurum, birçok dönemlerde birçok defalar hücuma, saldırıya, baskıya uğramış bir sınır boyu memleketimizdir ve bu yüzden birçok harabeler oluşmuş, buradaki insanların hali gerçekten elim olmuştur. Artık, bu elim günlerin tekrarına kesinlikle ihtimal vermemelidir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı, Erzurum ve çevresinin yaşamıyla ilgilenmekte, onun huzur ve güvenliğine tamamen kefil olmaktadır. Varlığımızın ruhunda saklı olan bağımsızlık aşkını anlamayanlarca bütün kurtuluş çarelerinin geçersiz sayıldığı bir sırada kutsal mücadeleye önder olan ve özellikle davamızın en güç bir döneminde beni sevgi ve dostluk dolu gönlünde kucaklamış bulunan Erzurumlu kardeşlerime karşı daima, samimî bir saygı bağıyla bağlı bulunmaktayım. Amasya Milletin varlığını tanımayı küçüklük sayanlar, kendilerinin Allah'ın gölgesi olduğunu iddia dalgınlığında, saygısızlığında, sahtekârlığında bulunanlar, en sonunda bu kutsal varlığa, ilk defa bu şehirde hürmete mecbur edilmiştir. Bu noktayı açıklamak için bir iki kelime ilâve edeyim. Hepiniz hatırlarsınız ki, Sivas Kongresi'nden sonra Heyet-i Temsili-ye, milletin iradesini temsil etmek üzere oluşmuştu. Ben, o kurulun başkanı idim. Demin açıkladığım makam sahiplerinin bir delegesi*, millet temsilcileriyle karşı karşıya gelmeyi kabul ederek İstanbul'dan buraya, Amasya'ya gelmişlerdi. Ben, milletin varlığına saygı, iradesine uyma şartını esas olarak içeren bir anlaşmayı o delegeye, burada imza ettirmiştim. İşte bu nedenle Amasya, Devrim ve Cumhuriyet Tarihi'nde daima önemini koruyacak bir yer kazanmıştır. Afvon 1923 yılı Mart ayında Afyon'u ziyaretinde söylemiştir: Efendiler! Bu binanın çatısı altında ne mutlu, ne tatlı anılarımı canlandırıyorum! Bir gece ben şu odada, Fevzi Paşa bu odada, İsmet Paşa da bu odada yatıyorduk. Genelkurmayımız şu odada çalışıyordu. Düşman ordusunu tamamen sarmak ve imha etmek kararı, şu odada çıktı! Afyonkarahisar, son büyük zaferin kilidi oldu; esası oldu. Afyonkarahisar, mücadele tarihimizde unutulmaz parlak bir sayfaya sahiptir. Burada, buranın aziz halkıyla beraber bulunmaktan duyduğum zevk ve mutluluk büyüktür. Bana bu mutluluğu veren sizlere sevgi ve teşekkür! Gaziantep "Türk'üm!" diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü, Gazianteplileri kahramanlık örneği olarak alabilir. En eski çağlardan beri tarihî Türk yurtlarında, Türklüğün yüksek varlığını kahramanlıkla göstermiş olanlarla, şahsen beraber olduğumu ifade etmekten duyduğum zevk ve mutluluk yücedir. Yalnız ve yardımcısız bırakılmış olmalarına rağmen sadece sayısı belli Türk kahramanlarımızın Gaziantep'in yüksek kahramanları ile birleşmesiyle, en güçlü sanılan düşman ordusunun çok üstün ve donatılmış kuvvetlerinden kutsal yurtlarını kahramanca kurtarmış olmaları, işte bu, onlara manevî bir pırlanta değerinde şimdi taşıdıkları unvanı vermiştir. Eğer, bir gün millet, vatan ve cumhuriyetin yüksek yararlan gerektirirse o çevre kahramanlarının geçmişte olduğundan daha yüksek kahramanlıklar göstermeye hazır bulunduklarına da şüphem olmadığı bilinmelidir. Trabzon İlk defa Samsun'a ayak bastığım zaman, bana kalp kuvveti veren vatandaşlarımın ilk sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım. Sakarya Büyük Meydan Savaşı'nda, Üçüncü Tümen ile yetişen Trabzon evlâtlarının savaş meydanında gösterdikleri özverilerin değerli anısı daima beynimde canlı kalacaktır. Bu verimli, halkı zeki, girişken, çalışkan olan Trabzon'umuzu, az zamanda içeriye trenle bağlanmış, güzel rıhtım ve limanla donatılmış görmek idealimdir. Trabzon, Türk topluluğunda cumhuriyetin zengin, güçlü, duyarlı, pek önemli dayanak kaynaklarından Eskişehir Eskişehir'i ve Eskişehir halkını çoktan tanırım; çok iyi tanırım. Mücadeleye başladığımız ilk zamanlarda bir taraftan Yunanlılar İzmir'e çıkmışlardı, diğer taraftan İstanbul'da Halife ve Padişah adı altında bulunan zat, birçok heyetler tertip ederek her tarafa saldırdığı gibi buraya da Hamdi Paşa*'yı göndermişti. Onun dayanağı olarak bir yabancı kuvvet de burada bulunuyordu. Eskişehir'in içinde ve yakınında düşman kuvvetleri vardı, bizim kuvvetimiz de hiç yok idi. Öyle iken halk, vatanseverlikten, kahramanlıktan geri kalmadı. Eskişehirliler, bize çok yardım etmişlerdir. Bunu ordu, millet adına burada tekrar etmeyi bir görev bilirim. Ondan sonra, askerî harekâtın gereği olarak ordumuz, Eskişehir'e ve Eskişehir halkına özveri yüklemek zorunluğunda kaldı. Bu özveri büyük kayıpları gerektiriyordu. Ordununvarlığını kurtarmak için bu gerekli idi. Eskişehirliler bu felâkete katlanmasını bildiler. Düşman şehre girdi, burasını bir zulüm ve ateş yuvası haline koydu. İşte yıkıntının izlerini hâlâ görüyoruz. Şehir halkı bütün bunlara göğüs gerdi. Tebrik ederim! Bursa Atalarımız Türkler buraya sahip olup yerleştikten sonra kaç Türk tacidarı, kaç Osmanlı şehzadesi taç ve taht, saltanat kavgasıyla Bursa'ya hücum etmişler; yakmışlar, yıkmışlar, halkını soymuşlardır. Zavallı Bursa ve Bursalılar, bu saltanat düşkünlerinin oyuncağı halinde ne acı günler geçirmiştir. Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, ticaret memleketidir, şifa memleketidir. Bursa sahip olduğu doğal güzellikleriyle bolluk ve mutluluk memleketidir. Fakat saygıdeğer kardeşler, bilelim ve itiraf edelim ki Bursa bugünkü haliyle, gereksiz yere harcanan yüzyılların ve bu yüzyıllarda uğradığımız felâketlerin bıraktığı izden başka bir şey değildir. Bu değerli şehir, henüz övünmeyi ve bolluğu gerektirecek önemli bir şey göstermiyor. Onun için tekrar etmeliyim ki, memleketin istediği uyanıklık ve ona göre gayret ve hizmet derecesi büyüktür. Bursa'yı ve Bursalıları seven ilk Türk, ben değilim. Tarihte ve dünyada en büyük imparatorluk kurmuş olan Türkler de evvelâ ilgilerini Bursa'ya, bu değerli şehre yöneltmişlerdir. Onun değerini anlamış ve ifade etmişsem çok mutluyum. Bursa, devrim yaşamımızda nice güç anlar geçirmiştir. Fakat Bursalılar değer, yetenek ve güçleriyle bu zor zamanları kolaylıkla atlatmıştır. Sevgili milletimizin bütün bir düşmanlık dünyasına karşı, sonu zaferle başardığı Bağımsızlık Mücadelesi Tarihi'n-de Ankara ismi, en saygın bir yeri koruyacaktır. Ankara Ankara'ya geldiğimden sonraki mücadele yaşamımızda,özgürlük ve bağımsızlık âşığı kahraman Ankaralıların gösterdikleri sevgi bağlılığını ve yardımları, her zaman gönül borcuyla anarım. Büyük Millet Meclisi sizin yiğitlik çevrenizde korkusuzca bağımsızlık mücadelesine devam edebilmiştir. Bu nedenle Ankara hemşehrilerimin, bu vatanı kurtarma mücadelesinde ayrı bir şeref hissesi vardır. Hiç şüphe etmemelidir ki, Anadolu ortasında hızla oluşturulacak yeni ve bayındır bir Ankara, yüzyıllarca ihmal edilen Türk vatanı için başlı başına bir uygarlık merkezi, Türk Devleti için pek önemli bir dayanak olacaktır. Ankara, hükümet merkezidir ve sonsuza dek hükümet merkezi kalacaktır. Türkiye'nin ve Türk milleti çıkarlarının en güvenilir savunmasının ancak Ankara'dan olabileceği, olaylarla anlaşılmıştır. En güç şartlar içinde, en az hazırlıklı olduğumuz halde en büyük darbelerin geri çevrilebilmesinin en kuvvetli etkenleri arasına Ankara'nın coğrafî durumu dahildir. Dört beş yüzyıllık millî çalışmamızın verimi bu güzide şehrimizde toplanmıştır. Millî yeteneğimizin devamlı ve güzel birer belirtisi olan bunca anıtlar ve kuruluşlar hep ora- İstanbul, millî mücadelemizin devamı müddetince millî ve vatanî aşkımızın kutsî ve yüksek bir mihrabı olmuştur. Bundan sonra da hiçbir olay, hiçbir kuvvet, ruhumuzu bu kutsal mihraptan çeviremeyecektir. Konya Konya'nın, millî egemenliğin yerleşmesinde en güçlü dayanak noktalarından biri olacağına büyük inancım var. Konyalıların tarım, ticaret alanında gösterdikleri faaliyet, sahip bulundukları sağduyu ve memleket sevgisi, beni pek haklı olarak bu güvene götürmektedir. Kastamonu Kastamonu'nun temiz çevresinde geçirdiğim günler, benim için de unutulmaz anılarla doludur. En uygun bir fırsatta yine memleketinizi ziyaretle Kastamonu halkının temiz bağrında bulunmak en büyük arzularımdandır. Kayseri Bazı Heyet-i Temsiliye üyeleriyle beraber Sivas 'tan Ankara 'ya giderken Kayseri'deki yoğun ilgi nedeniyle, şehirden ayrılırken Kayseri halkına bildirgesinden: Zonguldak Zonguldak'ın derin topraklan altındaki maden serveti ne kadar kıymetli ise, bizim gözümüzde Zonguldak da o kadar çok değerli bir ilimizdir. |
30 Ocak 2010 Cumartesi
Atatürk'ün Tarih Görüşü
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İzleyiciler
Blog Arşivi
-
▼
2010
(59)
-
▼
Ocak
(38)
- Avrupa Hun İmparatorluğu
- ATATÜRK'ÜN TÜRKLÜK ÜZERİNE BAZI SÖZLERİ
- TÜRKLERDE EBRU SANATI
- TÜRK TARİHİNDE GÖÇ HAREKETLERİ
- Eski Türk Gelenekleri
- Türk Devlet ve Beyliklerinin Kuruluş ve Yıkılış Ta...
- Türk Soyu
- TÜRK ADI NEREDEN GELİYOR..!?
- Kalp Krizini hissettiğin anda yapılması gerekenler!
- Atatürk'ün İslam Hakkındaki Düşünceleri
- Kültür ve Bilim
- Milliyetçilik,Milli Birlik ve Beraberlik
- Atatürk'e Göre Başarı ve Başarı Yolu
- Akılcılık,Bilimcilik,Gerçekçilik
- Atatürk'ün Tarih Görüşü
- Anne Karnında Yaşama Yolculuk, National Geographic...
- Elmanin Faydalari
- TÜRK OLMAK..
- Kilo almanın sırrı çözüldü
- 3.5 milyon yıllık insan fosili
- Bilimin açıklayamadığı 10 olay
- Devlet Adamı " Ananıda al git Ulan demez" Mustafa ...
- MARS RESİMLERİ
- Türklerin soyağacı ve Türk boylarını gösteren yırt...
- RegDoctor 1.84
- TÜRK OLMAK...
- Fenerbahce Temasi XP
- National Geographica - Anne Karninda Yolculuk MP4 ...
- ANTIKARTAL
- Kalp Masaji Yasam Kurtarır! Nasil Yapacaksiniz?
- Al Sana Komut
- HAYATIN YASALARI
- İlginçimsi Bilgiler :))))
- GEN MÜHENDİSLİĞİ BİYOTEKNOLOJİSİ VE İNSAN SAĞLIĞI
- SAÇ DÖKÜLMESİ VE BAKIMI
- Besinlere Göre Kalori Değerleri
- Saglik ogutleri
- Kolesterol, Damar ve Şeker İlişkisi
-
▼
Ocak
(38)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder