Müslümanları, “İsmaililik” mezhebiyle dinden çıkaran sahte şeyh “Abdullah”...
İngilizlere hizmet için Kur’an üzerine yemin eden ve Mustafa Kemal’i öldürmek üzere görevlendirilen Hintli ajan Mustafa Sagir...
Haşmetlü İkinci Elizabeth Hazretleri’nin (Türkiye gazetesinin başyazarı Yılmaz Öztuna böyle hitap ediyor!!! HK) Bursa’da Kur’anı Kerim dinlemesi...
“Majesteleri, size 71’de el sallamıştım” diyen Gül’e “Haç” nişanı takılması...
Gül’ün, “İkinci Cumhuriyet ve Yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı olarak görüyorum ve geleceğe ümitle bakıyorum” demesi. (Bkz. Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3. İstişare Toplantısı. 1992)
Yeni Osmanlıcılık...
BOP, GOP...
Dinlerarası diyalog...
M edeniyetler ittifakı...
Washington’da “Hamdolsun”...
Ali Kemalci gazeteciler, çanak sorular...
Ecnebilerden “mandacı” açıklamalar...
Onları manşetlere taşıyanlar...
Financial Times, Washington Times ve Reuters’tan özel servis...
Siz, bunların ne anlama geldiğini düşünürken ben size tarihten bir yaprak daha sunayım...
Olur da bir gün ümitsizliğe kapılırsanız, tekrar tekrar okuyun...
İyi geleceğinden eminim.
“Akşam üstü gene beynimizin içinde aynı burgu, kalbimizin içinde aynı ağrı Büyükada’ya gidi-yordum. Aydınlık, ferah bir Ağustos akşamı... Köpüklü, uyanık ve neşeli bir deniz. Güverte, tıka basa dolu... Türkçe konuşmayanlarda, birbirinin sözünü kapan bir sevinç var. Sadece bu sevinç, bizi yıkmaya yeterdi. “Ne olmuştu?” diye sormaktan korkuyorduk.
Bir fena şey vardı. Kimseye bir şey sormaksızın onu zihnimizde hafifletmeye uğraşıyorduk. İhtimal durmuştuk. Belki de bir iki noktada gerilemiştik. Ordu bozulmamışsa bundan ne çıkardı? Yunanlılar da artık bitkin bir halde değil mi idiler? Aşağı yukarı bir uzlaşma yapabilirdik. Bu da, elbette Sevres Antlaşması’ndan daha iyi olurdu.
Fakat içimizdeki sorunun, kimseden aramaya cesaret edemediğimiz cevabı kendiliğinden yayılıverdi: Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bütün karargahı ile beraber esir olmuş...
Keder insanları öldürmez derlerse, bu söze inanınız. Kalp denen şeyin ne dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu ben, o akşamüstü Büyükada vapurunun güvertesinde öğrendim.
Türkleri Büyükada Yat Kulübü’nden kovmuşlardı. Yalnız bir iki sırnaşık, yolunu bularak içlerine sokulabilmişlerdi. Bunlar, o akşam cezalarını çekmişlerdir. Çünkü kulüpte, Mustafa Kemal’in esir olması şerefine kulübün bütün şampanyaları patlıyor ve Türkler de dağıtılan kadehleri içmeye zorlanıyordu. Ada sokakları, çoluk çocuğun çığlıklarıyla geçilmez bir hale geldi.
Ölümü bir uyku, r ahat bir uyku gibi arayarak sabahı ettik. İlk vapurun en görünmez köşesine sığınarak, iki büklüm köprüye indik.
Bütün Türkleri, yas içinde bulacağımı sanıyordum. Meğer ne kadar soysuzluğa uğramışız. Acaba sokaktakilerin hepsi, şu veya bu muhipler cemiyeti üyeleri mi idi? Bizimkiler utançlarından evlerinde mi kalmışlardı? Bu gülüşler, bu çırpınışlar, bu el sıkışlar ne idi?
Meğer bütün karargahı ile Başkomutan Mustafa Kemal değil Yunan Başkomutanı Trikopis esir olmuş...
Size, kalbin ne kadar dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu yukarıda söylemeseydim, burada söylerdim. Bir çocuk gibi sıçramaya başladım. Habere, havadise, telgrafa koşuyorum. Hani dün kızdığımız o sürüm gazetesi yok mu, meğer resmi tebliğlerin kilometrelerce gerisinde imiş. Yunan ordusunu yok etmişiz ve İzmir’e iniyormuşuz.
Ben, ömrümde hiçbir edebiyat eserinde, ordulara ilk hedeflerinin Akdeniz olduğunu bildiren günlük emri okurken duyduğum zevki duymadım. Bu, bütün heyecanların üst ünde bir heyecan veren, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi. Ne olmuştuk, biliyor musunuz? Kurtulmuştuk.
Ah Mustafa Kemal, Mustafa Kemal, sana ölünceye kadar o günün sevincini ödeyebilmekten başka bir şey düşünmeyeceğim.
Konuşmak için dilim, yazmak için kalemim tutuldu. İkdam’daki Yakup Kadri’yi aradım, ilk vapurla İzmir’e gitmeyi teklif ettim.
Tuhaf şey: İzmir’in alındığı haberi geldiği vakit, içimizde artık sevinme gücü kalmamıştı. Gönlümüz, uzun ve derin uykuya dalmış gibi idi. Bir hastanın başında günlerce beklemekten sonraki yağılıp kalmaya benzer bir uyku... Hatta daha fazla ağlamalı bir hal... Bir akşam önce şampanya bayramı yapanların yüzlerindeki unulmaz yası gidip görmek düşüncesinden bile sevinmiyorduk.
Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batının, vicdanımızı ve kafamızı doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.
“Akşam”ın ilk sayfası için koskoca bir klişe hazırlamıştık: ” Elhamdülillah, İzmir’e kavuştuk! “ Kapıları açmanın imkanı mı var? Gazeteyi pencereden akıtıyorduk. Alan, yüzüne gözüne sürüyordu. Galata Rıhtımı üzerinde kamçısı ile selam marşını susturan beyaz atlı Franchet d’Esprey, o korkunç hayal, sanki bir operet sahnesinden kalma hoş bir hatıra idi! Doğrusu, daha fazla Dolmabahçe’ye gidip Vahideddin’i görmek istiyordum. İçimdeki tek zulüm hevesi bu idi.
Vahideddin’i göremedim. Fakat sonradan ilk Meclisten kalma bir dostum, Muhiddin Baha, bana bir Ankara hikayesi anlattı. Onlar da sevinçten ne yapacaklarını bilmiyorlarmış. Mecliste bir aralık ellerini yıkamaya gitmiş. Asık suratlı bir milletvekili görmüş. Mustafa Kemal’in muhaliflerinden biri:
-Yahu nedir bu halin? diye sormuş. Öteki dudaklarını sıkarak:
-Ne var sanki? Nasıl olsa İzmir’i bize vereceklerdi . Nesini büyültüp duruyorsunuz? diye çıkışmış da!
Sonra da:
-Yunanlılardan kurtulduk. Bakalım Mustafa Kemal’den nasıl kurtulacağız? demiş. Evet, muhalifleri ve rakipleri sapsarı idiler. Ah! Bir kurşun son Yunan kurşunu Mustafa Kemal’in göğsüne saplanamaz mıydı?
Doğu böyledir, dostlarım, Doğu’da kin, kolayca hiyanete kadar götürür. O gün sapsarı kesilenler veya onların kinini güdenler, şimdi bile o günün hatırasını söndürmeye uğraşmakta değil midirler? Doğu kini, vicdanları saran bu kanser... Kanserlerin en habis soyu!”
14 Temmuz 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İzleyiciler
Blog Arşivi
-
▼
2010
(59)
-
▼
Temmuz
(18)
- Mustafa Kemal Paşa esir olmuş..
- ''KEŞKELER İYİ Kİ LER ''
- BU 2'LİLER SAĞLIKLI YAŞAMI SAĞLAR
- GÖZ HASTALIKLARI ve TEDAVİSİ İÇİN YANLIŞ BİLİNE...
- Kolesterol nasıl düşürülür?
- Amerikan Sistemi:))
- Vefa Lisesi Muallimi Ahmet Rıfkı
- Bu bilgi her yerde yok!
- MAÇ YAYINI
- ATATÜRK 'ÜN SÖZLERİ VE HADİSLER
- Çok basit bir sağlık uyarısı
- İNANMAKTA ZORLANACAKSINIZ OLAĞAN ÜSTÜ BİR OLAY... ...
- Her seyi aciklamaya calisan 7 teori
- TÜRK OLMAK NASIL BİR DUYGUDUR?
- Rıdvan Dilmen
- KALP KRİZİ VE FELÇ DE FAYDASI OLABİLECEK BİLGİLER
- KURTULUŞ SAVAŞI SİLİNİYOR
- Tuzun önemi
-
▼
Temmuz
(18)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder