İşgal günlerinin kahramanı...
İngiliz ve Fransız askerleriyle yerel kulüplerin yaptığı futbol karşılaşmalarıydı. Geleceğin üç büyükleri, Beşiktaş, Galatasaray ve özellikle de Fenerbahçe, defalarca işgal takımlarıyla karşı karşıya geldi. Savaşta dize getiremedikleri Türkleri, Mondros'ta masa başında yenen İngiliz ve Fransızlar, bir kez de spor arenasında zaferlerini tescil etmek istiyorlardı. Taksim ve Kadıköy, hemen her cuma ve pazar günleri panayır yerine dönüyordu. Bir yanda fesli Türkler diğer yanda üniformalı işgalciler... Savaşla birlikte ayrılan taraflar, sahada kıyasıya mücadele eden takımlarını gönülden destekliyorlardı.
DİRENİŞİN ADI FUTBOL
Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda toplam 80 maç yaptı. Bu maçların 50'sini Fenerbahçe oynadı. Yani mütareke ve işgal İstanbul'unda Türk futbolu deyince ilk akla gelen Kadıköy'ün Fenerbahçe'siydi. Sarı lacivertli gençler, 55 parçalık armadanın Boğazda görülmesinden tam 11 gün sonra ilk kez 24 Kasım'da dikildi Fransızların karşısına... Kadıköy'deki ilk İstanbul'un işgal günlerinde halkın en büyük dayanaklarından biri maç 3–1 Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sonuçlanırken 5 yıl boyunca 50 maç sürecek maraton da başlamış oluyordu.
Fenerbahçe 8 Aralık 1918'den, 11 Şubat
TEKNELERLE SİLAH SEVKİYATI
Fenerbahçe'nin müttefiklerle mücadelesi yeşil sahalarla sınırlı değildi. Sarı lacivertli futbolcuların büyük bir bölümü, İstanbul'dan Anadolu'ya silah kaçırılmasında da etkin bir rol oynuyordu. Müttefikler, 16 Mart'ta İstanbul'u fiilen işgal ettiler. Meclis'i kapattılar. Milletvekillerini Malta'ya sürgüne gönderdiler. Akdeniz'in bu büyük adasına sürülenler arasında dönemin Fenerbahçe kulüp başkanı Sabri Bey de (Toprak) vardı. Fenerbahçe'nin gizliden gizliye yürüttüğü mücadele, a
"İngilizler, Tıbbiye'den öğrencilerin Anadolu'ya silah kaçırdığını haber alıyor ve Tıbbiye'ye baskın düzenliyorlar. Arama sırasında kilitli bir odayı keşfedip açılmasını istiyorlar. Görevli öğrenci kapalı odada röntgen filmleri olduğunu söyleyerek, 'Filmler yanar, mesuliyeti üzerinize alacaksanız girin' diyor. İngilizler bu riske girmek istemiyor ve gidiyorlar. O gece Tıbbiyeli öğrenciler ve Fener bahçeli sporcular silahları, Anadolu'ya geçirilmek üzere İngilizlerin röntgen odası sandıkları odadan alarak Fenerbahçe kulübüne götürüyorlar."
DEREAĞZI'NDAN ANADOLU'YA
Ancak asıl bardağı taşıran damla 6 Temmuz 1921'deki Pera maçı oldu. Pera İstanbullu Rumların en gözde takımıydı. Kadıköy'deki maç için yüzlerce Rum, Fenerbahçe'nin Union Kulüp sahasına aktı. Fenerbahçe'nin üstün oynadığı maçın son dakikasına sarı lacivertlilerin 4-1 galibiyetiyle girildi. Ve ne olduysa bundan sonra oldu. Galeyana gelen bir Rum seyirci sahaya girerek Fenerbahçeli futbolcu Yavuz İsmet Bey'e saldırdı. Bunun üzerine Vefalı Sudi Bey'in de aralarında bulunduğu bir grup Türk sahaya indi. Ve ortalık karıştı. Maç tatil edildi. Polis tarafından aranan Sudi Bey ve beş Fenerbahçeli futbolcu Anadolu'ya geçti. Kaleci Kenan, bek Nahit, haf Kamil, forvet Ethem ve solaçık Refik, Milli Mücadele'de subay olarak görevlendirildiler.
F.Bahçe'li beş oyuncu olaylı Pera maçının (solda) ardından Milli Mücadele'ye katıldı.
Beş futbolcusunun Anadolu'ya geçmesinin ardından sarı lacivertlilerin 'Milli Mücadele'ye verdiği destek artık tescillenmişti. General Harrington, duruma müdahale etmekte gecikmedi. Ona göre 'Fenerbahçe, İttihat Terakki'nin bir şubesiydi, müttefiklere düşmanca hisler besliyordu ve Anadolu'ya silah, cephane ve insan sevkiyatı yapıyordu.' Fenerbahçe'nin sportif faaliyetleri durduruldu. Kulüp 70 gün boyunca kapatıldı. Ancak özellikle Kadıköy halkının buna gösterdiği tepki, sonuç verdi. Kulübün kapısındaki mühür, 70 gün sonra söküldü. Bu sıralarda müttefiklerin Anadolu'daki hesapları bozuluyordu. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin ardından toplanan Büyük Millet Meclisi'nin önderliğinde Anadolu, işgal kuvvetlerine direniyordu. General Harrington, işgal altındaki başkentte sportif etkinliklere tam 19 ay ara verdi. Sarı lacivertli kulüp, zamanla milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın İstanbul şubesi halini almıştı. Sportif karşılaşmalara ara verme tasarrufuyla Harrington, başkentte artan milliyetçi havaya darbe vurmak istemişti. Ancak İstanbul'un Anadolu'ya desteği artarak sürüyordu. Üstelik de Sakarya Savaşı'yla birlikte bir millet "makûs talihini" yeneceğini dosta düşmana kanıtlamıştı. Gerileme sona ermiş,
General Harrington, Büyük Taarruz'dan 2 hafta önce, toplantı yasağını kaldırdı. Maçlar yeniden başladı. Fenerbahçe kaldığı yerden devam ediyordu. İlk maçta İngiliz Sporting Karması'nı net bir sonuçla (3-0) devirmeyi başardı. Cepheden gelen her yeni zafer İstanbulluların moralini yükseltirken Fenerbahçe'de aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu. Bundan iki yıl evvel en fazla iki bin kişinin izlediği Fenerbahçe artık 6-7 bin kişinin hıncahınç doldurduğu tribünlere oynuyordu. Bir zamanlar ürkek mahcup yapılan tezahüratlar, artık açık açık yüksek sesle hep bir ağızdan dile getiriliyordu... 'Yaşa Fenerbahçe...' Kadıköy'ün sarı lacivertlileri ara sıra maç kaybetseler de çoğunlukla kazanıyorlardı. İşgalcilerin gözde takımları Lightning, Golst Guards, Revenge, Essex ve bunların karmaları British Army, Fransız Deniz-Kara Kuvvetleri Karması, Fenerbahçe karşısında tutunamıyordu.
CEPHEDE ZAFER, İSTANBUL'DA FENER
Cephede de işler tersine dönmüş, büyük taarruz ardından Türk Ordusu, İzmir'e girmiş, Mudanya ateşkes anlaşması imzalanmış, Türk heyeti İsmet Paşa başkanlığında Lozan'da görüşmelere başlamıştı. İstanbul, yeniden Türkler'in olacaktı.
İngilizlerin en iyi on takımı 'Mütareke Kupası'nda karşı karşıya geldi. Şampiyon Granadiar Guards, 25 Mart 1923'de Taksim Stadı'nda Fenerbahçe'nin karşısına çıktı. Ancak İngilizler yine başaramadı. İlk gol Zeki Rıza Bey'den geldi. İşte dönemin "Spor Alemi" dergisinden maç sonu:
"Şimdiye kadar Türklerle çarpışan takımlardan en kuvvetlisi bu İngiliz şampiyonu da, kendilerine nazaran pek küçük oyuncular karşısında sıfıra karşı iki sayı ile mağlup oldu... Memnunlukla sahayı terk eden binlerce Türk, yaşa Fener... avazeleriyle bu güzel günü terk ediyorlardı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder